@
DJ_BORAN
Yanıtınız için teşekkür ederim. "Kişisel düşünceleriniz"i bizlerle paylaşmış oldunuz. Zira değerlendirmeleriniz hukuki olmaktan uzaktadır. Neden bu kanaatin oluştuğunu aşağıda açıklayacağım.
Bazı sorularıma yanıt vermemişsiniz. Mesela körler geometri sorularından muaf tutulması eşitliği bozuyor örneği havada kaldı. Öte yandan ifade ettiklerimi hatalı yorumlamışsınız. Eğer çarptırmaya delalet değilse yazışarak iletişim kurmanın azizliğidir. Örneğin: "Engelli kişiler sosyal hayata adapte edilmesi gerekenler değildir" görüşündeyim. Bunun anlamı engelliler dışlansın değil. Yanlış yorumlamışsınız. Tam aksine "adapte edilme" lafzına karşıyım. Zira adapte edilmek, bir yere eklenen demektir ki, engelliler bir yere eklenen sonradan oluşmuş insan artığı değildir. Her haliyle toplumun zaten öznesidir.
Dolayısıyla uzun zaman alan bu yazışmalarla hakikata ulaşmak mümkün olamayabilir. Belki karşılıklı hasbihal ile daha iyi bir iletişim kurulabilir. O sebeple bundan sonra olursa ve sunacağınız deliller "bilimsel ve hukuki temele" dayanmayacaksa, münazara benim açımdan neticelenmiştir.
1- Bir şeyin hukuki olmadığını ispat etmek müddeiye aittir. O halde "şunu okuyun, buna da göz atın" demektense, şu sözleşmenin şu maddesi şöyle yorumlanabilir ve o yüzden şu sonuca ulaşılır demeniz gerekmez mi? Kaldı ki ne okuyup ne okumadığımı bilmeden, zan ile söylüyorsunuz.
Netice itibariyle delilleriniz kişisel görüş açıklamaktan öteye geçmek zorundadır. Usüle ilişkin bu itirazdan sonra içeriğe geçmeden önce bazı düşüncelerimi açıklamakta fayda görüyorum. Zira varsayımlar üzerine hareket etmek yanıltıcı olabilir.
2- Engellilik halleri bakımından Türkiye'deki en dezavantajlılar arasında psikososyal engelliler ile işitme engelliler yer almaktadır diye düşünmekteyim. Nedenlerini sıralamak uzun sürer, takdir edersiniz sanırım.
3- Toplumda, engellilik denilince akla uzuv yokluğu ya da fonksiyon kaybının geldiğini bilmem ki söylememe gerek var mı? Net olarak söylüyorum ki, bu değerlendirme hatalıdır. Zira engellilik gelişen bir kavramdır. Örneğin 5 yıl önce kanser tedavi gören ve sağlığına kavuşan bir kişi, iş başvurusunda, daha önceden tedavi gördüğü için işe alınmamışsa, ortada engelliliğe dayalı bir ayrımcılık vardır. Bakınız, tekrar ediyorum; artık kanser tedavisi görmüyor, sağlığına kavuşmuş ve artık herhangi bir fonksiyon kaybı olmasa bile. Ancak an itibariyle engelli sayılmasa bile yapılan engelliliğe dayalı ayrımcılıktır. Bundandır ki, BM EHS engelliliği tanımlar kısmında izah etmemiş (zira gelişen bir kavramdır) onun yerine bunu 1. maddede amaç kısmında telaffuz etmiştir. Böylelikle engelliliğin tanımlanmasında sınırlandırma yapılmamıştır. Bu konuda ayrılık yok sanırım.
4- Çevresel faktörler sözünü kasten kullandım. Anlamı: sizin dışınızdaki, kontrol edemediğiniz her şeydir. Bunun içine yapısal fiziki alanları da koyarsınız, insanların tutum, algı ve yaklaşımlarını da. Herhalde bunda da ayrılık yok.
5- "Otobüse binebiliyorum ama ben de İŞKUR'da şu olumsuzlukları yaşıyorum" çok ilginç bir örnek. Öncelikle kurumlarda yaşadığınız sorunların varlığı hepimizce malum. Ancak iş yaşamı veya öncesindeki yaşadığınız zorluklar ve mağduriyetlerin başka bir alanda, ulaşım konusuyla nasıl bir kolerasyonu olabilir?
6- Psikososyal engelliler "toplum için tehlike arz ettiğinden tecrit edilmelidir modunda" değilim. Bu sizin yakıştırmanız ve hatta teessüf ederim. Tam aksine, "bu durum bir insanlık halidir" modundayım. Bugün için psikososyal engelliler insanlık için umut namzetidir. Bunu rastgele söylemiyorum, inanarak ve tarihte örneklerini görerek söylüyorum. Umut vaad etmese bile, onu diğerlerinden asla ve kat'a ayırmak mevzu bahis dahi değildir. Zira psikososyal engellilik insanı daha az değerli yapmıyor. Sanırım bunda da ayrılık yok. Ama çok rica edeceğim, sanki varmış gibi davranmayı sonlandırınız.
7- Sizin, "bakın işte o ayrımcılık değil" dediğiniz durumun adı ayrımcılık. Size ayrımcılık ve türleri hakkında okuma yapmanızı öneririm. Zira aynı durumdaki kişilere farklı muamele yapmak ayrımcılıktır. Yani aynı durumdaki kişilere çifte standart uygulamak ayrımcılıktır. (Bkz. Hukuksal Açıdan Ayrımcılık ve Eşitlik, Sivil Toplum Kuruluşları ve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme. Gül, İ.) Yapacağınız her ne ise, meşru bir amaca ulaşmak için değilse bunun adı ayrımcılıktır. Örneğin Barack Obama'yı belgeselde oynayacak aktörün siyah olmasını istemek ayrımcılık değildir. Öte yandan hukuk terminolojisinde "Kurumsal Meşruiyete Dayalı Ayrımcılık" diye bir ayrımcılık türü yoktur, nereden buldunuz bu kavramı, şaşkınım. (Ayrımcılık türleri: doğrudan, dolaylı, makul uyumlaştırmanın reddi, mağdurlaştırma, dolayısıyla, taciz).
8- Bir önceki iletide, size psikososyal engellilerin ÖTV istisnasından yararlanmalarını hukuki sayabileceğimiz delil istemiştik. Siz de cevap olarak toplu taşımada yaşayabileceğiniz gerginliği ve toplumsal algıdan kaynaklanan sorunları öne sürdünüz. Gerginlik yaşayabileceğinizi ve toplumsal algıdan kaynaklanan sorunlarla karşılaştığınız bir hakikattır. Ancak bu durum ÖTV'de istisna almaya yeterli midir ona bakalım ve kıyas edelim. Belki tekrar olacak ama; ÖTV'nin istisna edilmesinin temel iki nedeni/amacı vardır: birincisi araçları kullanamaması nedeniyle özel araba almaya mecbur kalmak, ikincisi ise, o araç için yapılan fazladan masraflar. Şimdi şu kıyası beraber yapalım:
a) Taksi dâhil olmak üzere, benim araçları kullanmam mümkün değil. Her durumda özel araba almaya mecburum, zira sistem buna zorluyor. Neden bu külfete zorlanmaktayım? Öte yandan bazı olumsuzluklara rağmen siz bu araçları kullanabilirsiniz. Bu durum fevkalade nesnel, somut.
b) Alacağım araca sonradan yaptıracağım (asansör, el tertibatı, proje vs.) donanım için daha fazla maddi kaynak ayırmak zorundayım. Ancak sizin böyle bir zorunluluğunuz yok. Bakın bu durum da oldukça nesnel ve varsayımdan uzak.
c) Yaşayabileceğiniz gerginlik ve toplumsal algıyı öner sürerseniz bu çok tehlikeli bir durumun önünü açar. Mesela bu sebeple işe alınmamayı meşru görmek zorunda kalırsınız, aile kurmak istediğinizde size karşı gelenleri makul karşılamak zorunda kalırsınız ve en önemlisi de bu insanları gergin, potansiyel davranış sorunları vardır noktasına getirirsiniz ki, bu da psikososyal engellileri kriminalleştirmek demektir.
Toparlamak gerekirse, başta ifade ettiğim gibi, psikososyal engelliler en dezavantajlı olanlar arasındadır. Ancak bu dezavantajlılık araçları kullanmayı tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Buna karşın, ortopedik engelli, 8 saat boyunca ve konsantre olarak bir ofiste çalışabiliyorken aynı standardı bir psikososyal engelliden beklememiz mümkün değildir. Veyahut, atak dönemlerinde izinler meşru ve makul sayılabilmelidir. O halde sizin iş koşullarınızla benimki aynı olamaz. İşte böyle haklı bir gerekçe ayrımcılık değildir. Bununla beraber iş yaşamındaki sorunların varlığı ÖTV istisnasına şamil olamayacağı çok açıktır, aksi ispatlanmadığı sürece.
Sayılar bizden