Her birey kendi refahından sorumludur ve bireyin bu süreci bütün toplumun refahını yükseltir. Engellilerin ekonomik ve sosyal hayat açısından eşit olarak var olmasını sağlamak amaç olmalıdır. Bu çerçevede, engellilerin özgür ve eşit birer “BEN” olmaları üzerine yoğunlaşmak gerekir diye düşünüyorum. “BEN”in (engellilerin) haklarını her türlü hakim güce karşı savunmak gerektiği inancındayım. Ancak savunulan “BEN” salt kendimiz değilizdir. Öteki “BEN”lerin özgür ve eşit olmaları için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Yaşamak, Nazım Hikmet’in söylediği gibi bir ağaç gibi tek ve hür olmalıdır.
Savunulan değerleri belirleyip destekleyecek ve katkı vermek isteyecek tüm “BEN”lerle birlikte öğrenmek, gelişmek ve çoğalmak durumundayız. Özgün ve özerk kalarak “BİZ” olmanın gereğine inanmak gerekir. Bilerek ve isteyerek “BİZ” olmaya karar verilmelidir. “BİZ” olmanın gücüyle ideallerimize daha yakın olabileceğimize inanıyorum. “BİZ” idealini yaşama geçirmek, “BİZ” kavramının içini doldurmak, “BİZ” “BİZ”e olabilmek üzere bir yaşam alanı yaratmayı hayal etmenin vakti geldiği kanısındayım.
Farklı bireylerin birlikte yaşayabildiği, eşit ve diğerlerine saygı gösterdiği bir toplumsal yaşam kültürünü geliştirmeliyiz. Düşünen, sorgulayan, üreten ve çözümün bir parçası olan bireyler olarak “BİZ” olabilmeliyiz.
Hayatın pek çok alanında birlik ve beraberliğe her zaman ihtiyaç duyuyoruz. Dönem dönem de bunu hemen herkes bir kere dile getiriyordur eminim. Ancak bu “birlik ve beraberlik” söyleminin içini doldurabilmek, bu kavramı eylemlerle desteklemek gerektiğine inanıyorum. Birer parçası olduğumuz parti, dernek, sendika, takım, komite, grup, şirket, örgüt gibi yerlerde ortak hedefler, çıkarlar, amaçlar için birlikte hareket etmek, birbirinin eksiklerini tamamlamak; kısaca istenilen birlikteliği oluşturmak oldukça zor maalesef. “BEN”ken “BİZ” olabilmek için ilk adımın atılmasının şart olduğuna inanıyorum.
Kime ait olduğunu bilmediğim, ancak pek çok insanın daha önce duyduğunu düşündüğüm kısa bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Birlikteliği sağlamak açısından değerli bir bilgi olduğunu düşünüyorum.
“Yapılması gereken önemli bir iş vardı. Herkes, Birisi’nin bu işi yapacağına emindi. Gerçi işi Herhangi Biri de yapabilirdi ama Hiç Kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkes’in işiydi. Herkes, Herhangi Biri’nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu. Ama Hiç Kimse, Herkes’in yapmayacağının farkında değildi. Sonunda Herhangi Biri’nin yapabileceği bir işi, Hiç Kimse yapmadığı için Herkes, Birisi’ni suçladı[FONT="].”[/FONT]
Bir ekip kurulması ve ilk eylemin birlikte düşünmek ve birlikte hareket etmek olması gerekmektedir. Herhangi bir probleme çözüm bulmak, üretmenin ta kendisidir. Üretmek için de en amiyane tabirle “saçmalamak” gerekir. Saçmalarken, mümkün olduğu kadar çok fikir ortaya koymak, ortaya atılan hiçbir fikri eleştirmemek, başkalarının fikirleri üzerine yeni fikirler geliştirmek ve biraz da sıradışı, sıçrama yapılabilecek fikirlerin üzerinde durulmalıdır kanaatindeyim.
Uzattığımın farkındayım, ancak “BEN”den “BİZ”e geçiş, üniversitede hocalarımın ’80 kuşağı çocuklarısınız siz şeklindeki sitemkar cümlelerinin sinirimi bozduğundan beri kafamı hep kurcalamıştır.
“Hayat, sen planlar yaparken başına gelenlerdir” felsefesi güzel bir felsefedir bana göre. Ancak, bundan daha güzeli, yaşamımızın en verimli ve doygunluk veren noktalarını paylaşmayı bilebilmektir. Bireyin kendini geliştirmesi, öğrenmesi, tanıması, aşkını hiç kaybetmemesi gerekir. El ele verilerek, birbirini tamamlayarak, güç, amaç ve inanç birliği yapılarak gerçekleştirilenler ve paylaşılanlar sonunda “BİZ”i yaratacaktır. Birbirini hiç tanımayan, farklı bakış açılarına sahip ve farklı önerileri olan herkesin inandığı tek şeyin “BİZ” birşeyler başarabilir, bir fark yaratabiliriz olmasından yanayım.
Sahip olduğumuz güçleri kullanabilirsek, ortak bir ruhta, ortak bir inançta buluşabilirsek, başkalarının bize biçtiği, üzerimize oturmayan engelli kıyafetlerini üzerimizden atıp, gerçek ruh elbisesini üzerimize geçirebilirsek, varoluşun o muhteşem ışıkları altında en yanık türküyü söyleyebiliriz... “BİZ”...
Savunulan değerleri belirleyip destekleyecek ve katkı vermek isteyecek tüm “BEN”lerle birlikte öğrenmek, gelişmek ve çoğalmak durumundayız. Özgün ve özerk kalarak “BİZ” olmanın gereğine inanmak gerekir. Bilerek ve isteyerek “BİZ” olmaya karar verilmelidir. “BİZ” olmanın gücüyle ideallerimize daha yakın olabileceğimize inanıyorum. “BİZ” idealini yaşama geçirmek, “BİZ” kavramının içini doldurmak, “BİZ” “BİZ”e olabilmek üzere bir yaşam alanı yaratmayı hayal etmenin vakti geldiği kanısındayım.
Farklı bireylerin birlikte yaşayabildiği, eşit ve diğerlerine saygı gösterdiği bir toplumsal yaşam kültürünü geliştirmeliyiz. Düşünen, sorgulayan, üreten ve çözümün bir parçası olan bireyler olarak “BİZ” olabilmeliyiz.
Hayatın pek çok alanında birlik ve beraberliğe her zaman ihtiyaç duyuyoruz. Dönem dönem de bunu hemen herkes bir kere dile getiriyordur eminim. Ancak bu “birlik ve beraberlik” söyleminin içini doldurabilmek, bu kavramı eylemlerle desteklemek gerektiğine inanıyorum. Birer parçası olduğumuz parti, dernek, sendika, takım, komite, grup, şirket, örgüt gibi yerlerde ortak hedefler, çıkarlar, amaçlar için birlikte hareket etmek, birbirinin eksiklerini tamamlamak; kısaca istenilen birlikteliği oluşturmak oldukça zor maalesef. “BEN”ken “BİZ” olabilmek için ilk adımın atılmasının şart olduğuna inanıyorum.
Kime ait olduğunu bilmediğim, ancak pek çok insanın daha önce duyduğunu düşündüğüm kısa bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Birlikteliği sağlamak açısından değerli bir bilgi olduğunu düşünüyorum.
“Yapılması gereken önemli bir iş vardı. Herkes, Birisi’nin bu işi yapacağına emindi. Gerçi işi Herhangi Biri de yapabilirdi ama Hiç Kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkes’in işiydi. Herkes, Herhangi Biri’nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu. Ama Hiç Kimse, Herkes’in yapmayacağının farkında değildi. Sonunda Herhangi Biri’nin yapabileceği bir işi, Hiç Kimse yapmadığı için Herkes, Birisi’ni suçladı[FONT="].”[/FONT]
Bir ekip kurulması ve ilk eylemin birlikte düşünmek ve birlikte hareket etmek olması gerekmektedir. Herhangi bir probleme çözüm bulmak, üretmenin ta kendisidir. Üretmek için de en amiyane tabirle “saçmalamak” gerekir. Saçmalarken, mümkün olduğu kadar çok fikir ortaya koymak, ortaya atılan hiçbir fikri eleştirmemek, başkalarının fikirleri üzerine yeni fikirler geliştirmek ve biraz da sıradışı, sıçrama yapılabilecek fikirlerin üzerinde durulmalıdır kanaatindeyim.
Uzattığımın farkındayım, ancak “BEN”den “BİZ”e geçiş, üniversitede hocalarımın ’80 kuşağı çocuklarısınız siz şeklindeki sitemkar cümlelerinin sinirimi bozduğundan beri kafamı hep kurcalamıştır.
“Hayat, sen planlar yaparken başına gelenlerdir” felsefesi güzel bir felsefedir bana göre. Ancak, bundan daha güzeli, yaşamımızın en verimli ve doygunluk veren noktalarını paylaşmayı bilebilmektir. Bireyin kendini geliştirmesi, öğrenmesi, tanıması, aşkını hiç kaybetmemesi gerekir. El ele verilerek, birbirini tamamlayarak, güç, amaç ve inanç birliği yapılarak gerçekleştirilenler ve paylaşılanlar sonunda “BİZ”i yaratacaktır. Birbirini hiç tanımayan, farklı bakış açılarına sahip ve farklı önerileri olan herkesin inandığı tek şeyin “BİZ” birşeyler başarabilir, bir fark yaratabiliriz olmasından yanayım.
Sahip olduğumuz güçleri kullanabilirsek, ortak bir ruhta, ortak bir inançta buluşabilirsek, başkalarının bize biçtiği, üzerimize oturmayan engelli kıyafetlerini üzerimizden atıp, gerçek ruh elbisesini üzerimize geçirebilirsek, varoluşun o muhteşem ışıkları altında en yanık türküyü söyleyebiliriz... “BİZ”...