Selamlar,
Ben 3 bölümü bitirdim. Genel olarak konusuna ilgi duyduğum için ve 3. bölümlerde, patlamadan ilk etkilenen itfaiyecilerden durumları gözlerimi oldukça doldurduğu için soluksuz izledim.
Ancak yukarıda bahsettiğim 1. bölüm hayal kırıklığı hala yok değil.
Benim gibi hayal kırıklığı yaşayan otoriteler sanırım bu senaryoya sahip çıkıp tekrar uyarlamalar yapacaklarmış, hatta bir filmden de bahsediliyor.
Gelelim artık bu başlığı açma sebebime...
Evet, geçmişte bir kaza oldu hatta 1986'da ben buna tanık olmadım. Ama şuanda günümüz toplumsal hayatında aslında bu gücü bilip, buna göre yaşamamış gerekiyor.
Ben Ege'de olduğum için ilk güçlü radyasyona maruz kalacağım bir kaynak yok. Ama özellikle Trakya, Karadeniz, Doğu, Güneydoğu ve Doğu Akdeniz Bölgeleri için bu gerçekte böyle değil.
Biz şuan nükleer santral yapıyoruz, yapmalı mıyız, yapmamalı mıyız, gerekli vb. tartışmalara girmek istemiyorum. En azından son teknoloji ile olması biraz insanı sakinleştiriyor ama asıl konu bizim yapmamızdan ziyade, çevremizdeki tehlike...
Metzamor Nükleer Santrali
Metsamor nükleer güç santrali (Metsamor NGS) 1977 yılında Sovyetler Birliği tarafından Ermenistanda inşa edilen oldukça tartışmalı bir nükleer santraldir. Türkiye-Ermenistan sınırında, Erivan kentine 36 ve Iğdıra ise yalnızca 16 km uzaklıkta bulunmaktadır.[1] Bu nedenle Metsamor NGSnin güvenliği, Ermenistan kadar, Türkiye, diğer bölge ülkeleri ve hatta Avrupa için de hayati bir önem taşımaktadır.
Yakın tarihte yaşanan Çernobil ve Fukuşima nükleer kazalarındaki ortak özelliğe bakıldığında iki santralin de 70li yıllarda yapıldığı görülmektedir. Fukuşima nükleer santrali 1971de, Çernobil ise 1977de, Metsamor NGS ile aynı yılda, hizmete açılmıştır.
Fukuşima santrali yaklaşık 40 yıl kadar faaliyet gösterdikten sonra Japonyadaki depremin ve tsunaminin etkisiyle reaktörlerin soğutma sisteminde meydana gelen bir arızadan dolayı 2011 yılında radyasyon sızdırmıştır. Santralin ömrünü uzatmak adına güvenlik önlemlerinin artırılmasına rağmen meydana gelen bu kaza sonrasında Metsamor NGSnin taşıdığı tehdit tekrar gündeme gelmiştir.
Metsamor nükleer santrali, Ağrı dağı fay hattı üzerinde bulunmaktadır. 1988 yılında Gümrü yakınlarında meydana gelen ve geçtiğimiz günlerde yıldönümü anılan Spitak depreminin ardından 1989 yılında, Metsamor NGS, güvenlik endişeleri ile kapatılmıştır. Ancak kapalı kaldığı süre içerisinde Ermenistanda ciddi enerji sıkıntısı yaşanması nedeniyle santralin tekrar açılması kararı alınmıştır. Buna bağlı olarak, barındırdığı tüm tehlikelere rağmen, santral 1993 yılında, ufak birkaç iyileştirmeyle tekrar hizmete açılmıştır. 2011 yılında Türkiyede de Van depremi meydana gelmiştir. Uzmanlar Van depreminden sonra bölgede bir takım tektonik değişiklikler meydana geldiğini dile getirmektedirler. Bu değişimlerin Metsamorun üzerinde bulunduğu Ağrı dağı fay hattına etkileri ise henüz bilinmemektedir.
Türkiyenin yakın geçmişinde 1977de inşa edilen Çernobil NGSnin neden olduğu nükleer bir felaket yaşanmıştır. Çernobil NGS, inşa edilmesinden 9 yıl sonra, Türkiye de dâhil olmak üzere pek çok ülkeyi son derece olumsuz bir şekilde etkileyen bir nükleer felakete dönüşmüştür. Çernobilden sonra 4 reaktör olarak çalışması planlanan Metsamorun 3. ve 4. reaktörlerinin çalıştırılması yasaklanmıştır. Dolayısı ile Türkiyeye bu derece yakınlıkta bulunan bir nükleer santralde yaşanabilecek herhangi bir kaza, ölümcül etkilere neden olabilme tehlikesini barındırmaktadır.
Nükleer santrallerin teknik ömürlerinin, yapılan ciddi iyileştirmeler ve alınan yüksek güvenlik önlemleri sayesinde, artırılmasının mümkün olduğu ve ömürlerinin 40 yıldan 60 ve hatta 80 yıla kadar uzatılabileceği belirtilmektedir. Ancak alınan tüm güvenlik önlemlerine karşın Fukuşimada yaşanan felaketin, Metsamor santralinin hâlihazırdaki olumsuz şartları nedeniyle her an yaşanabileceği gerçeği, söz konusu nükleer santral hakkında hem ulusal hem de uluslararası kaygılara yol açmaktadır. Nitekim birinci nesil nükleer santrallerin güvenli olup olmadıkları ABD ve Avrupada uzun tartışmalara neden olan bir konudur.
2011 yılında Ermenistan uluslararası standartlara göre önlemler alacak şekilde tesisi yenileceği şeklindeki taahhüdü doğrultusunda santralin ruhsatının 2021 yılına kadar uzatılmasını istediğine dair başvurusunu Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna (UAEK) yapmıştır. UAEKin kurallarına uygun olarak, 2016 yılından itibaren, yıllık güvenlik göstergelerini sunmak zorunluluğu getirilerek, söz konusu ruhsat uzatılmıştır. 2016 yılında UAEKin yayınladığı rapor ise Medsamor NGSnin uzun süreli çalışma için düzenli olarak yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuştur.
Avrupa Birliği (AB) 2011 yılında yaşanan Fukuşima kazasından sonra yakın bölgesinde bulunan NGSler için inceleme işlemi başlatmıştır. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu aracılığıyla kurulan Avrupa Nükleer Güvenlik Düzenlemeleri Grubunun, 2016 yılında Metsamor hakkında yayınladığı rapor, yüksek deprem riski taşıyan bir bölgede yer alan bu santralin acil durum yönetim planlarının yetersiz olduğunu ortaya koymuştur. Buna ek olarak herhangi bir hidro-kaynağın kenarında bulunmaması gibi bir dezavantaja sahip olan Metsamorun soğutma sistemlerinde iyileştirme yapılmadığı takdirde kaza olasılığının yüksek olduğu belirtilmiştir. Dayanıklılık testlerinin bir an önce yaptırılması tavsiye edilmiştir.
Avrupa Birliği ile 2017 Eylül ayında imzalanan Kapsamlı ve Geliştirilmiş Ortaklık Anlaşmasının (CEPA) 42. Maddesinde nükleer güvenliğin sağlanması açısından ABnin Metsamor NGSnin kapatılması ve sökülmesi için Ermenistanla gerekli işbirliğini yapacağı ve bunun için en erken şekilde planlama yapılacağı belirtilmiştir. Anlaşmadan anlaşılacağı üzere Metsamor NGS, nükleer güvenlik açısından AByi rahatsız etmektedir. Ancak, CEPA Metsamor NGS için herhangi bir kapanış tarihi belirlememiştir. Ermenistan ile Euratom arasında yapılması planlanan eylem planı da henüz yapılabilmiş değildir. Ermenistan Nükleer Düzenlemeler Kurumu Metsamorun ruhsat süresinin 2026'ya kadar uzatılması için UAEKe ikinci bir başvuruda bulunmuştur. UAEKin 2013 ve 2016 yıllarındaki raporlarını temel alarak yaptığı incelemeler sonucunda hazırlanan raporda, Metsamor NGSnin uzun dönemli ruhsat için bir takım iyileştirmeleri yaptığı belirtildi. 2020de gerçekleşecek kontroller sonrasında ise ruhsatın tekrar uzatılıp uzatılmayacağının belirleneceği bildirilmiştir.
AB ve uluslararası örgütlerin yaptığı tüm uyarılara rağmen, Ermenistan yönetimi söz konusu tesisi açık tutmak konusunda ısrarcıdır. Bu ısrarın temelinde yatan enerji kıtlığı endişesi anlaşılabilir olsa da, Metsamorun mevcut şartlarda çalışmaya devam etmesi Ermenistan dâhil tüm bölgeyi tehdit etmektedir. Metsamor nükleer santrali yaşam süresini doldurmuş bir tesistir. UAEKin, tüm tehlikelere rağmen, tesisin ruhsatında uzatma yapılmasına müsaade etmesi ise olası bir felakete davetiye çıkartmaktadır.
Kaynak: Avrasya İnceleme Merkezi
Bu santralle ilgili amatör bir araştırmacı olarak söyleyebileceğim tek şey, yeni santrallerde füzyonunun gerçekleştiği alanda yer alan belli güvenlik çekirdeğinin Çernobil gibi modele sahip eski santrallerde olmayışı. Buda olası bir patlama anında çatının uçması ile tüm radyasyonun atmosfere çıkması demek oluyor.
Bir diğer tehlike de yazıda da bahsedildiği gibi soğutma operasyonu. Genel de Nükleer Santraller Su kaynaklarının kenarına kurulur ki, özellikle acil soğutmada motorlar hava soğutmasını sağlayamasa bile, kapakların açılması ile su soğutması yapılarak çekirdeğin aşırı ısınması önlenebiliyor. Ama Metsamor'da su kaynağı da yok.
Yani ALLAH KORUSUN ama, bir depremde ne olacağı belli olmayan bir santral burnumuzun ucunda ve olası sızıntıda %60 etki ülkemizde olacak...
4 Reaktörün 2'si kapalı, 2 tanesi çalışıyor.