arasli05; kim sana ne dedi de ödün patlıyor bakim?
demekki çok doldurmuşlar seni. Korkacak hiç bir şey yok seni pembe balonlarla uçurmayacağım tabiki, lakin gerçeklerden de kaçılmaz. az çok diyaliz hakkında bilgi edinmişsindir bir nevi WC ye gitmek gibi birşey..
böbreklerimiz çalışmadığından dolayı üre ürik asit gibi zararlı maddeler kanımıza karışır ve hayati tehlikemiz başlar, böbreğin atamadığı bu maddeleri öncelikli boynumuzdA açılan kateterle,daha sonra kolumuzdaki fistül yardımıyla ve 2 iğne takılarak diyaliz makinesinin filtrasyon sistemiyle kirli kanı alıp 4 saat süren temizleme işleminden sonra vucudumuza temiz kanı geri verir. biz buna kaliteli diyaliz deriz. diyaliz olurken arkadaşlarla sohbet etmek, bulmaca çözmek, diyaliz hakkında espriler yapmak, uyumak artık hayatınızda vazgeçilmez oluverir. tek ilacınız ZAMAN.. 5 yıl hemodiyaliz ve 5 yıllık da nakilliyim. size yazımı ekliyorum okuduğunuzda özetle anlayacaksınız.. kısa sürede nakil olmanız dileğiyle.. ORGANLARINIZI BAĞIŞLAYIN, HAYAT VERİN.
5. Yıl anısına...
17 yaşımda tıp terimlerini öğrenmeye başladım.. Tabi ki meraktan değil, hayat öğrenmemi istemişti.. Sistoskopi, üretra darlığı, nefrostomi, temiz aralıklı kataterizasyon ve bir çoğu…. Sanki bir şeylerin beni zorlu yola ittiğini hissediyordum fakat diğer taraftan bir hazımsızlık ve kabullenememezlik vardı.. Yaşım 17! Her şeyin başlangıcı. Liseyi bitirmem lazım, üniversite sınavlarına hazırlanmam, folklor ekibiyle il dışı yarışmaya gideceğiz mutlaka bulunmam gerek, hastanede ne işim var ? Kendimi gayet iyi hissediyorum neden buraya getirdiniz..! Oysaki küçük tansiyonumun 140mmhg olmasıyla ordaydım… Bu da akut/kronik böbrek yetmezliği teşhisi için önemliydi. Tüm planlar askıya alınarak hiç de iç açıcı olmayan süreçteydim..
25 yaşımda altın gibi olan saçlarımın arasında mücadelenin ürünü kar beyazları vardı.. Artık bir diyaliz hastasıydım.. Teşhiste ve tedavide geç kalınan böbreklerim maalesef iflas etmişti.. Hemodiyalizle tanışmamız pek de umduğum gibi değildi.. İlk yıl bedenimin ve beynimin alışması çok zor oldu. Çevremdekilerin hiçbir şey konduramadığı, kara sarı olan benzime bakarken ki şaşkın gözleri hastalığı sindirmemde büyük yardımcıydı. Çünkü kimse diyalizin kelime anlamını bile bilmiyordu! Bunu milletin kafasına kazımak da bana yakışırdı… 5 yıl böyle geçti; acı, iç isyanlar, umutsuzluk, toplumdan uzaklaşma, sahte gülücükler….
İyiden iyiye pişmiştim, dağlara çıkıp haykırabilirdim bile hastalığımı.. Öyle ki arkadaşlarımla sivil toplum örgütü kuruyor, tüm hastanelerin Organ nakli merkezlerini araştırıyor, nasıl yenebilirim diye çabalıyordum. Evet çabalıyordum ne için mi? 200cc yani bir bardak su için..! Yaz aylarının kavurucu sıcağında sebilin keskin soğuk suyunun dudaklarımı uyuşturması için.. Bayram günlerinde;
- Meşrubat almıyorsanız soda getireyim..
- Teşekkür ederim almıyorum.
- Meyve suyu?
- Sağ olun… Sıvı almam yasak..
- O zaman su getireyim ben size..
- ……….! (suyu sıvı olarak görmüyorlardı ne kadar acıydı benim için)
İnsanların bu muhabbetini duymamak için, diyaliz adayı olduğumu bile bile benimle evlenen, bir kere bile isyan etmeyen, tereddütsüzce böbreğini vermek isteyen eşimle doyasıya yemek yemek ve ona bir evlat verebilmek için…! Tüm çabalarım bunlar içindi, çok şey mi istiyordum acaba?
Bütün bu karmaşanın içinde bedenim, beynimin bir yerlerine sürekli mesaj gönderiyordu. Sanırım artık yolun sonuna geliyordum… Her iki böbreğim alındıktan sonra önlenemez bir anemi ve hipotansiyon başlamıştı. Vucud değerlerim alt üst olmuş, sadece düşük nabızla nefes alıyordum.. Sonun mu bana gelmesi lazım, benim mi sona gitmem lazımdı? Umuda yolculuk vaktiydi. Evet.. Başa dönüyorduk.. Yaş 17..
Tarih 10/12/2005 … 17 yaşında gencecik bir kızın böbreğiyle hayat bulduğum an başlangıçtı.. Organ nakli olmuş tüm hastaların deyimiyle YENİ HAYAT.. Çabalarımın inancımla, azmimle, ne olursa olsun mücadele etmekten vazgeçmememle mükemmel bir sonuç verdiğini görmek, derin bir nefes alarak geçmişi bir bardak su içer gibi yaşamak olmuştu bana.. Yeni hayatımla hedeflerime temkinli, adım adım yaklaşıyor ve dünyaya başka bir açıdan bakmanın tadını çıkarıyordum. Nakilden 2 yıl sonra bana yüce Allah’ın ve Organ Bağışı’nın hediyesi dünyalar tatlısı Ali Efe vardı yanımda.. Ona her dokunuşumda şükretmeyi unutmamam için.. Düşünün bir böbrekle iki yeni yaşam..
Ve hayat felsefem;
“Her şeyin bittiği yerde, bazen güzel şeylerde başlar.”
Nice güzellikler yaşamanız ve umudunuzu yitirmemeniz dileğiyle, lütfen ORGANLARINIZI BAĞIŞLAYIN hayat verin…!
Emsal GEDİKKAYA