Merhabalar, ben Gökhan Top. Ankaralıyım. 21 yaşındayım.
Siz kader ortaklarıma hayat hikayemi anlatmak istiyorum.
Yıl 1994, günlerden Pazar. Biz köyde oturuyoruz, haliyle babam çiftçi ve biz de yaptığı işlerde ona yardım ediyoruz.
O gün evimizin yakınlarındaki bir depoya buğday dolduruyorduk. Buğdayı doldururken traktör kullanıyorduk ve traktörden hızla dönen bir parça fırlayıp benim sağ boyun köküme vurdu. Beni apar topar hasteneye götürmek için yola çıkmışlar, günlerden Pazar olduğu için devlet hastanesinde ilgilenmezler diye özel bayındır hastanesine götürmüşler. Hemen yoğun bakıma kaldırmışlar beni. Parça vurduğunda beyinde travma almış, ayrıca sağ omuz kırık, 3 kaburga kırık, kol iki yerinden kırık ve karaciğerde kanama var.
Yedi gün komada yattıktan sonra kolumu alçıya alıp hastaneden çıkarttılar.
Eve geldikten bir ay sonra alçıyı çıkarttırmak için hastaneye gittik. Kırık tutmamış diyerekten kolu yeniden alçıya alıp eve gönderdiler. Bu işlem üç sefer böyle sürdü ve sonuncu gittiğimizde alçıyı çıkarttılar. Alçı çıktığında sağ kolumda hareket kaybı olduğunu anladık. Meğerse parça omzuma vurduğunda kola dağılan sinirleri koparmış ve biz bunu üç ay süresince anlamamışız. Bundan sonra tedavi süreci başladı 6 ay Hacettepe'de geleceğimizin fizyoterepistlerinden tedavi aldım ve hiçbir fayda göremedim, tabii bu onların suçu değil.
Özel merkezlere başvurdum tedavi için biraz fayda sağladım. Ben bu arada Bayındır'a kontrollere gidiyorum, acile geldiğimde benim sorumluluğumu üstlenen doktor milletvekili aydın menderes'in doktoruydu. Bu arada yıl oldu 1998 benim tedavim halen sürüyordu.
Bir gün ahırda hayvanları sağdık sütlerini ahırın içinden dışarı çıkaracağız 40 kg luk süt güğümü abimle ikimiz karşılıklı tuttuk kaldırdık 2,3 metre götürdükten sonra benim sol elim yani sağlam olan elim bırakmaya başladı bu olay bir çok kez tekrarladı. Doktoruma gittik durumu anlattık dedi ki: "mr çekeceğiz orda her şey anlaşılır". Çekilen mr da boyunun sağ bölgesinde tranvaya bağlı kist olduğu ve bu kistin sinirlere bası yapıp iletimi azalttığı ve haliyle hareket kaybına neden olduğu ortaya çıktı. Doktor, "tamam hemen yatıralım. oparasyondan üç gün sonra çıkarsın" dedi. Yattık ameliyatımızı olduk, çıktık. Doktor, "kistin labarotuar sonuçlarına baktım, korkulacak bişey yok, kist bir daha üremez" dedi. Bu arada doktorla çok iyi bir aile dostluğu oluştu bunca yıl içeresinde. Artık ben tedaviye iki kolum için gidiyordum.
Yıl oldu 2001 tedavi halen devam ediyor. Bir gün yürürken benim geldiğimi karşımdan gören annem benim hafif aksayarak sağ ayağımı yere vurarak yürüdüğümü fark etti. Dikkatlice baktığımızda bir problem olduğu ortaya çıktı. Biz hemen yine doktora... doktor durum bu ne yapacağız?.. doktor, "mr çekelim anlaşılır" dedi. Çekilen mr'da sonuç yine aynı. Kist tekrarlamış! Doktor hani bu kist üremezdi, dedik. "Travmaya bağlı olduğu için bir şey yapamayız. bunu kurutamayız. tek yapmamız gereken bölgeyi açıp kisti almak ve yeni oluşan kisti atması için oraya bir şant yerleştirmek" dedi.
İyi olalım dedik. Doktorla samimi olduk ya bize iyilik yapacak ya, bize dediki: "burada ameliyat fiyatları 1998 yılına göre çok arttı, bu ameliyatı devlet hastenesinde yaptıralım, benim yapacağım işi başka bi arkadaşta yapabilir". Halbuki sanane! parayı verecek benim, sen bu bölgeyi bir defa açmışsın, bölgeyi sen biliyorsun, bu ameliyatı senden iyi kimse yapamaz! Bu düşünce benim aklıma çok geç bir zamanda geldi, ama artık yapacak hiç bir şey yoktu.
Her neyse biz gittik gazi üniversitesi hastanesine başvurduk mr lar raporlar kurula girdi. Kurulda bir doktor ameliyatı üstlendi ve "ameliyatınızı ben yapacağım. ameliyatta bunlar şunlar yapılacak. yatarsın ameliyattan üç gün sonra çıkarırız seni" dedi.
Yattık hastaneye ameliyat sırası tam bir haftada geldi. Tabii bu sürede her sabah 3 prof önde arkasında 12-13 tane geleceğimizin doktorlarından oluşan bir grup bizi vizite geliyorlar. Akşam hasta bakıcı gelip yatağımın ucuna kurbanlık koyun (Aç kalacak) levhası astı. Neyse sabah oldu hemşireler geldi, "Gökhan hadi hazırlan"... Neyse hazırlandık yanımdaki hastalar dedi ki, "ailene haber verdin mi?" yok dedim; ben gidiyorum, siz arayın eşyalarım telefonum her şey onlara teslim.
Beni ameliyata götürmek için sedye getirmişler dedim. bu ne, diye sordum. "bin gidiyoruz" dediler. "yok binmem ben hasta mıyım, yatırıp götürüyorsunuz. yürüyerek gidelim..." dedim.
İyi ki de öyle demişim. Zira o yürüyüşüm son yürüyüşmüş meğerse.
Ameliyata girdiğimde sol elde güç kaybı, sağ kol %10 var, sağ ayakta hafif aksama ve sürüme var, geriye kalan her şey normal. Ameliyathaneye girdik; baktım oo bizim grup burada. Herkes hazırlanıyor. dselamın aleyküm, dedim. "Ooo Gökhan, hoşgeldin yat uzan şöyle, ayakta kalma" dediler...
Bizim mekanın kalabalık olmasının nedini benim bir enterasan vaka olmammış seyretmeye gelmişler, yedeklerle beraber bir futbol takımı kadar varlardı. Neyse Gökhan bi temiz hava çek bakalım dediler. Çektik! Oooh ne ferah... bi daha çektik ooooh yarasın aslanıma; bana müsade...
Gözlerimi bi açtım karşımda annem (tüm anneler gibi kanatsız melek), üzerimde üç kat battaniye, boyun kütük gib. Oooo baktım bizim takım yine burada.
"Gökhan oynat bakalım ayakları" yok
"kaldır kolları" yok
"aha biz ne yaptık! Yarın hemen ikinci ameliyata alalım" dediler.
Girdik ikiye, bakmışlar bir sorun yok; makas felan unutmamışlar, çaylaklardan biri saatini düşürmüş o gün, o bi elini sokup bakmış buraya mı düşürdüm diye, bulamayınca kapatalım demişler.
Gözümü bi açtım yine oooo bizim grup beni karşılamaya gelmiş
"Gökhan çek bacağını" yok
"kaldır kolunu" yok
Bizim boyundan aşağısı gitmiş!
"Merak etme Gökhan, 2 gün sonra toparlarsın..."
İki gün geçti, "Gökhan 2 ay sonra toparlarsın"
İki ay geçti, "Gökhan toparlaman 2 yılı bulur"!
Bir ay gazinin beşinci katında bir özel odada yattıktan sonra, gazinin gölbaşı ayağı olan fizik tedavi merkezine yatışımızı aldık. Burada da bir ay yattıktan sonra, eve çıkmaya karar verdim. Çünkü tedavimde hastane gerektiren bi işlem yoktu. Burada, şimdiki fizyoterapistim olan dördüncü kardeşim gamze hanımla tanıştık. Durumu anlattık, "tamam ben gelirim" dedi.
Biz de çıktık hastaneden (sonunda çıkabildin) diyeniniz olabilir.
Eve geldikten 2 ay sonra kollar ve hani o sürüdüğü için aksadağı için ameliyat olduğum sağ bacak %60 değerinde geri geldi. Sağlam olan güçlü olan sol bacak yok, beni terk etti.
Fizikçim ilk 6 ay her gün geldi, sonra malumunuz maddiyattan geliş günlerini iki günde bir yaptık, uzun bi süreden sonra da üç günde bire çıkarttık; şimdi öyle devam ediyor...
Ameliyata girerken bizim peder beye doktor imza attırmış, "ölür veya sakat kalırsa hiç bir mahsuliyet kabul etmem" diye! "İmzalamazsan ameliyata girmem" demiş doktor.
Niye ameliyat oldun, olmasaydın daha iyiydi... diye düşünenleriniz olursa, olmasaydım daha kötüydü diyebilirim. Because ileriki yıllarda kist bası yapa yapa boyundan aşağısını komple götürürdü. Geri kazanma veya geri getirme imkanım olamazdı.
Ama şimdi giden gitti, kalan sağlar ve geriye getirebildiklerim benim.
Şimdi eve 5 metrelik bir hayat yolu (paralel bar) yaptırdık. Salona da uzattık... Yanına bir pc, bir de koltuk. Saat başı kalk dolan evin girişindeki balkon da... Uzun yaz günleri hayat yolunu oraya taşıyoruz.
İşte sizinle kader ortaklığımız böyle başladı, halende devam ediyor. İmamın teknesine binene kadar da devam edecek...
Sizlere sağlıklı, mutlu günler dilerim
selamlar, saygılar…
Siz kader ortaklarıma hayat hikayemi anlatmak istiyorum.
Yıl 1994, günlerden Pazar. Biz köyde oturuyoruz, haliyle babam çiftçi ve biz de yaptığı işlerde ona yardım ediyoruz.
O gün evimizin yakınlarındaki bir depoya buğday dolduruyorduk. Buğdayı doldururken traktör kullanıyorduk ve traktörden hızla dönen bir parça fırlayıp benim sağ boyun köküme vurdu. Beni apar topar hasteneye götürmek için yola çıkmışlar, günlerden Pazar olduğu için devlet hastanesinde ilgilenmezler diye özel bayındır hastanesine götürmüşler. Hemen yoğun bakıma kaldırmışlar beni. Parça vurduğunda beyinde travma almış, ayrıca sağ omuz kırık, 3 kaburga kırık, kol iki yerinden kırık ve karaciğerde kanama var.
Yedi gün komada yattıktan sonra kolumu alçıya alıp hastaneden çıkarttılar.
Eve geldikten bir ay sonra alçıyı çıkarttırmak için hastaneye gittik. Kırık tutmamış diyerekten kolu yeniden alçıya alıp eve gönderdiler. Bu işlem üç sefer böyle sürdü ve sonuncu gittiğimizde alçıyı çıkarttılar. Alçı çıktığında sağ kolumda hareket kaybı olduğunu anladık. Meğerse parça omzuma vurduğunda kola dağılan sinirleri koparmış ve biz bunu üç ay süresince anlamamışız. Bundan sonra tedavi süreci başladı 6 ay Hacettepe'de geleceğimizin fizyoterepistlerinden tedavi aldım ve hiçbir fayda göremedim, tabii bu onların suçu değil.
Özel merkezlere başvurdum tedavi için biraz fayda sağladım. Ben bu arada Bayındır'a kontrollere gidiyorum, acile geldiğimde benim sorumluluğumu üstlenen doktor milletvekili aydın menderes'in doktoruydu. Bu arada yıl oldu 1998 benim tedavim halen sürüyordu.
Bir gün ahırda hayvanları sağdık sütlerini ahırın içinden dışarı çıkaracağız 40 kg luk süt güğümü abimle ikimiz karşılıklı tuttuk kaldırdık 2,3 metre götürdükten sonra benim sol elim yani sağlam olan elim bırakmaya başladı bu olay bir çok kez tekrarladı. Doktoruma gittik durumu anlattık dedi ki: "mr çekeceğiz orda her şey anlaşılır". Çekilen mr da boyunun sağ bölgesinde tranvaya bağlı kist olduğu ve bu kistin sinirlere bası yapıp iletimi azalttığı ve haliyle hareket kaybına neden olduğu ortaya çıktı. Doktor, "tamam hemen yatıralım. oparasyondan üç gün sonra çıkarsın" dedi. Yattık ameliyatımızı olduk, çıktık. Doktor, "kistin labarotuar sonuçlarına baktım, korkulacak bişey yok, kist bir daha üremez" dedi. Bu arada doktorla çok iyi bir aile dostluğu oluştu bunca yıl içeresinde. Artık ben tedaviye iki kolum için gidiyordum.
Yıl oldu 2001 tedavi halen devam ediyor. Bir gün yürürken benim geldiğimi karşımdan gören annem benim hafif aksayarak sağ ayağımı yere vurarak yürüdüğümü fark etti. Dikkatlice baktığımızda bir problem olduğu ortaya çıktı. Biz hemen yine doktora... doktor durum bu ne yapacağız?.. doktor, "mr çekelim anlaşılır" dedi. Çekilen mr'da sonuç yine aynı. Kist tekrarlamış! Doktor hani bu kist üremezdi, dedik. "Travmaya bağlı olduğu için bir şey yapamayız. bunu kurutamayız. tek yapmamız gereken bölgeyi açıp kisti almak ve yeni oluşan kisti atması için oraya bir şant yerleştirmek" dedi.
İyi olalım dedik. Doktorla samimi olduk ya bize iyilik yapacak ya, bize dediki: "burada ameliyat fiyatları 1998 yılına göre çok arttı, bu ameliyatı devlet hastenesinde yaptıralım, benim yapacağım işi başka bi arkadaşta yapabilir". Halbuki sanane! parayı verecek benim, sen bu bölgeyi bir defa açmışsın, bölgeyi sen biliyorsun, bu ameliyatı senden iyi kimse yapamaz! Bu düşünce benim aklıma çok geç bir zamanda geldi, ama artık yapacak hiç bir şey yoktu.
Her neyse biz gittik gazi üniversitesi hastanesine başvurduk mr lar raporlar kurula girdi. Kurulda bir doktor ameliyatı üstlendi ve "ameliyatınızı ben yapacağım. ameliyatta bunlar şunlar yapılacak. yatarsın ameliyattan üç gün sonra çıkarırız seni" dedi.
Yattık hastaneye ameliyat sırası tam bir haftada geldi. Tabii bu sürede her sabah 3 prof önde arkasında 12-13 tane geleceğimizin doktorlarından oluşan bir grup bizi vizite geliyorlar. Akşam hasta bakıcı gelip yatağımın ucuna kurbanlık koyun (Aç kalacak) levhası astı. Neyse sabah oldu hemşireler geldi, "Gökhan hadi hazırlan"... Neyse hazırlandık yanımdaki hastalar dedi ki, "ailene haber verdin mi?" yok dedim; ben gidiyorum, siz arayın eşyalarım telefonum her şey onlara teslim.
Beni ameliyata götürmek için sedye getirmişler dedim. bu ne, diye sordum. "bin gidiyoruz" dediler. "yok binmem ben hasta mıyım, yatırıp götürüyorsunuz. yürüyerek gidelim..." dedim.
İyi ki de öyle demişim. Zira o yürüyüşüm son yürüyüşmüş meğerse.
Ameliyata girdiğimde sol elde güç kaybı, sağ kol %10 var, sağ ayakta hafif aksama ve sürüme var, geriye kalan her şey normal. Ameliyathaneye girdik; baktım oo bizim grup burada. Herkes hazırlanıyor. dselamın aleyküm, dedim. "Ooo Gökhan, hoşgeldin yat uzan şöyle, ayakta kalma" dediler...
Bizim mekanın kalabalık olmasının nedini benim bir enterasan vaka olmammış seyretmeye gelmişler, yedeklerle beraber bir futbol takımı kadar varlardı. Neyse Gökhan bi temiz hava çek bakalım dediler. Çektik! Oooh ne ferah... bi daha çektik ooooh yarasın aslanıma; bana müsade...
Gözlerimi bi açtım karşımda annem (tüm anneler gibi kanatsız melek), üzerimde üç kat battaniye, boyun kütük gib. Oooo baktım bizim takım yine burada.
"Gökhan oynat bakalım ayakları" yok
"kaldır kolları" yok
"aha biz ne yaptık! Yarın hemen ikinci ameliyata alalım" dediler.
Girdik ikiye, bakmışlar bir sorun yok; makas felan unutmamışlar, çaylaklardan biri saatini düşürmüş o gün, o bi elini sokup bakmış buraya mı düşürdüm diye, bulamayınca kapatalım demişler.
Gözümü bi açtım yine oooo bizim grup beni karşılamaya gelmiş
"Gökhan çek bacağını" yok
"kaldır kolunu" yok
Bizim boyundan aşağısı gitmiş!
"Merak etme Gökhan, 2 gün sonra toparlarsın..."
İki gün geçti, "Gökhan 2 ay sonra toparlarsın"
İki ay geçti, "Gökhan toparlaman 2 yılı bulur"!
Bir ay gazinin beşinci katında bir özel odada yattıktan sonra, gazinin gölbaşı ayağı olan fizik tedavi merkezine yatışımızı aldık. Burada da bir ay yattıktan sonra, eve çıkmaya karar verdim. Çünkü tedavimde hastane gerektiren bi işlem yoktu. Burada, şimdiki fizyoterapistim olan dördüncü kardeşim gamze hanımla tanıştık. Durumu anlattık, "tamam ben gelirim" dedi.
Biz de çıktık hastaneden (sonunda çıkabildin) diyeniniz olabilir.
Eve geldikten 2 ay sonra kollar ve hani o sürüdüğü için aksadağı için ameliyat olduğum sağ bacak %60 değerinde geri geldi. Sağlam olan güçlü olan sol bacak yok, beni terk etti.
Fizikçim ilk 6 ay her gün geldi, sonra malumunuz maddiyattan geliş günlerini iki günde bir yaptık, uzun bi süreden sonra da üç günde bire çıkarttık; şimdi öyle devam ediyor...
Ameliyata girerken bizim peder beye doktor imza attırmış, "ölür veya sakat kalırsa hiç bir mahsuliyet kabul etmem" diye! "İmzalamazsan ameliyata girmem" demiş doktor.
Niye ameliyat oldun, olmasaydın daha iyiydi... diye düşünenleriniz olursa, olmasaydım daha kötüydü diyebilirim. Because ileriki yıllarda kist bası yapa yapa boyundan aşağısını komple götürürdü. Geri kazanma veya geri getirme imkanım olamazdı.
Ama şimdi giden gitti, kalan sağlar ve geriye getirebildiklerim benim.
Şimdi eve 5 metrelik bir hayat yolu (paralel bar) yaptırdık. Salona da uzattık... Yanına bir pc, bir de koltuk. Saat başı kalk dolan evin girişindeki balkon da... Uzun yaz günleri hayat yolunu oraya taşıyoruz.
İşte sizinle kader ortaklığımız böyle başladı, halende devam ediyor. İmamın teknesine binene kadar da devam edecek...
Sizlere sağlıklı, mutlu günler dilerim
selamlar, saygılar…