Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Herkes için ulaşım: Alçak tabanlı şehiriçi otobüslerin iç tasarı..? [Araştırma]

alperakar

Yeni Üye
Üyelik
20 Eki 2008
Konular
2
Mesajlar
17
Reaksiyonlar
0
Merhaba, endüstri ürünleri tasarımcısıyım. Şu an iç mimari yüksek lisans programında öğrenciyim. Proje ve tez konumu "herkes için tasarım felsefesiyle mevcut şehiriçi otobüslerin analizi ve tasarım önerisi" olarak belirledim.

Önümüzdeki iki ay boyunca mevcut otobüslerden birine, iç mekan tasarımı önerisi olacak bir projeyi gerçekleştirdikten sonra meseleyi daha derinlemesine ve sosyal yönleriyle ele alarak tezimi yazacağım.

Bu başlığı açma amacım forum kullanıcıları ile bilgi ve fikir alışverişinde bulunmak, çalışmalarımın gidişatını ve sonuçlarını buraya aktarmaktır.

Fakat öncelikle bazı şeyler söylemek istiyorum. Taşıtlara binmemde bana engel teşkil edecek bir durumum yok. Yakın ve uzak çevremde de bu durumda bir tanıdığım yok. Fakat özellikle İstanbul gibi şehirlerde bir şekilde önüne engel çıkan vatandaşların yaşadıklarını görüyor, tahmin ediyor, hissediyor ve dert ediyorum. Bu konuda çalışmayı da uzun yıllardır istememe rağmen şimdiye kısmet oldu. Büyük bir heyecanla, fikirlerle, emekle bu işe giriştim. Ama çok karamsarım. Bu ülkedeki yöneticilerin, yerel idarecilerin hayatımızın yalnızca belli noktalarında bizi düşünmesi/düşünmüş gibi yapması ve devede kulak icraatlarını reklam olarak kullanmaları yüzsüzlüğü beni çıldırtıyor!

Konu sadece bu bahsettiğim yönetici kısmı (ya da tavan) değil... Halk, yani tabanın yansıması bu. İstanbul'un uç bir semtinde Kayışdağı'nda oturmam ve sıkça Beylikdüzü'ne gitmem sebebiyle ortalama bir İstanbullu'dan çok daha fazla sayıda taşıt, (özellikle otobüs) kullanıyor ve içlerinde vakit geçiriyorum. Halkın toleransı (buna tolerans demek saçma ama...) o kadar yüksek ki, a noktasından b noktasına ulaşmak için inanılmaz şekillere girip inanılmaz süreleri o şekilde geçirebiliyorlar. Bu akıl almaz esneklik zaten keşmekeş olan ulaşım sorununun temel taşı "taşıtlar"ı çözülmesi zor bir boyuta taşıyor.

Otobüslerde bu sebeple geçirilen kalitesiz zamanları geçtim, yolcu ve şoförlerin bilindik tutumları yüzünden tüm İstanbullu'ların ölüm ve yaralanma tehlikelerini geride bırakmak için, özellikle iniş ve binişlerde atletik yetenekleri gelişmiş olmak zorunda!

Çalışan "akademisyen ve öğrenciler"den biri olarak şimdiye dek bu konuda yapılan, yapılmakta olan ve yapılacak tüm projelerin kütüphane rafında kalmanın dışında etkilerinin olmasını arzu ediyorum. Ama dediğim gibi karamsarım. 3 sebebi var. Halk, idare ve uygulama. Halk duyarsız. halk kendi içine dönük ayrı ayrı bireylerden oluşan, işine geldiğinde birleşen hantal bir kitle. İdare adı üzerinde durumları "şimdiki zaman" ölçeğinde idare etmeye çalışan, şekilci kültürümüzü çok iyi kavramış bir organ ve şekilci çözüm(!)ler bulmakta üzerlerine yok. Uygulama konusu ise trajikomik boyutu işin. Örnek: Toplu taşımaya giden bir turnike sırası var. 3 turnikenin yanında bir de engelli turnikesi var. Harika! ama çevreye bir göz attığınızda oraya inen ne bir asansör var, ne bir platform... 3 yandan, (yeterince çok sayıda yayayı alabilmesi için) inşaa edilmiş 30 küsür basamaklı dik merdivenler var. Yani sonradan yapılması da çok zor bir rampanın. İşte dişlerimi sıkmama sebep olan şekilciliğimiz bu. 90'lı yılların ortasında "özürlü otobüsü" diye 7 (YEDİ!) adet alınarak 10 sene sonra çoğu hurdaya çıkarılan otobüsler gibi. Şekilcilik, ya da gösterme hizmet olur ama... 10 milyon istanbulluya 7 otobüsle göz boyayarak da değil!

Kısaca: halk olarak hakkımızı talep etmiyoruz. Halkın talep etmediğini yöneticiler hiç mi hiç sunmuyorlar. Hasbelkader gerçekleşen uygulamalar ise sinir bozucu bir şekilde yarım yamalak. Böyle olacağına hiç olmasın! dedirtiyor. Metrobüs uygulaması buna çok güzel örnek teşkil ediyor. Başından sonuna... Denene göre araç 1.5 santime kadar durağa yanaşabilecek. Ama şoförler 50-60 santim bırakıyorlar. Kaç çocuğun elinden tuttum karşıya geçirdim...

Bir de bu işin otobüsle, durakla bitmeyeceğini biliyorum. Bu forumlarda okudukça herşeyin bireysel mücadeleyle bir yere kadar getirilebildğini, sonraki yarı tıkanıklığın ise çevreyle, komşularla, belediyelerle sürekli mücadele edilerek giderilmeye çalışıldığını görüyorum. Benim proje ve tezim uzun bir yolun sadece bir kısmına etki edecek. Bu kısmı olabildiğince düzgün ve gerçekçi yapabilmek yegane amacım. Son söz olarak, 23 Ekim 2008'deki bu duygu ve düşüncelerime rağmen, büyük umutlarla bu işe girişiyorum.

Tekrar görüşmek üzere.
 
Tüm aşamalarda elimizden gelen katkıyı yapmaya çalışacağız... Yeter ki isteklerini olabildiğince somut olarak ifade et. Yıllardır internette dolaşan biri olarak, maalesef yükün çoğununun sana düşeceğini biliyorum. O yüzden "somut talep" sözünün altını çiziyorum. Aksi halde karamsar olmak için 4. sebep olarak sakatların kendi yaşamlarına duyarsızlığı maddesini ekleriz :)

Toplu ulaşım araçlarında iç mekan için en çok önemsediğim şey, araç hareket halindeyken özellikle tekerlekli sandalye kullanıcıları için güvenlik şartlarının gerçek anlamda sağlanması. Uyduruktan kayışlar bir işe yaramıyor çünkü...
 
:lol: valla iyi diyosunda tasarimci arkadas
turkiye gercekleri goz onune alininca sizin tezde kullanmayi dusundugunuz tenkit dili biras fazla degilmi
durakta arbayi bulmusuz tikis tikis ayakta bile olsa iki ayaginin ustunde duranlar icin nimet bence
tabi arabalarin tasarimlarini begenmiyoruz o koltuklar felan
otururken iyi kiro sofor hizli bi fren yapinca haydiii kayiyosun bos bulunursan eyvah
sunu tasarlayanlarda oturma yerinin arka tarafina birazicik egim vererek tasarlasaydi
helede ankarada portakal sari koltuklar pis bakimsiz goz zevkimizi harap ediyordu neyse yeni gelenler lacii
size kolayliklar diliyorum
 
Oturanboğa, verdiğiniz anahtar kelime (somut talep) için çok teşekkür ederim.

Şimdiye kadar göz gezdirdiğim bağlama şekilleri beni de tatmin etmedi. En mühim çözümlerden biri bu olacak sanırım.

shukufe'ye:

:) elbette bu dil akademik bi dil değil. Keşke "bilim" ya da "bilimsel araştırma" adı altında geçen tüm işlerde anarşiye biraz göz yumulsa! Usturupluca önümüzü ilikleyip ellerimizi kavuşturup en rafine sözlerle çarpıklıkları açığa vurmak çok yorucu oluyor. Akademik çevreye alışık olmayan benim için daha da çok :D Burada samimi olarak içimdekileri, yani başlamadan önceki düşüncelerimi paylaşmak istedim.

ergonomi ile ilgili bazı sıkıntılarla ilgili de: Fabrikadan insani ölçüler, insanı birimlerle gelen taşıtların, bir miktar daha fazla yolcu alabilmesi için oturma birimleri sıklaştırılır. Bu sırada tabii oturma birimleri mümkün olduğunca dik konuma getirilir ki belki bir iki sıra daha kazanılsın. Ya da almanyadan gelen otobüslerin aslında durak frenleri vardır yani kapıları açıkken hareket etmezler... Ama şoförlerin uyum sağlayamadığı gerekçesiyle, ön kapı açıkken otobüsün hareket etmesi sağlanır... Yolcu ilk adımını attığı anda otobüs uçar gider!

Renk de önemli bir sorun! Değindiğiniz için teşekkür ederim.
 
Tekrar merhabalar,

Bu geçen dönemde, bürokrasiyi göz önüne alarak kurumlarla iletişime (erkenden) ağırlık verdim. İETT ve Mercedes-Benz Türk, araç mevcudiyeti açısından (İETT'nin malı Mercdes otobüsler) ağırlık verdiğim iki kurum idi.

Kaos ortamındaki, yani İstanbul ve Türkiye'deki düzeni düşününce bu görüşmeler çok kırıklı grafikler çiziyor. Kurumsallık olmadığı için bazı noktalardan beklediğinizin üzerinde bilgi alabiliyorken bazen ummadığınız yerde yüzünüze kapılar kapanıyor. Ben üzerimdeki [öğrenci] yaftasına aldırmadan tüm cesaretimle "siz kimin aracılığıyla..." "hangi firmadan..." gibi soruları yanıtsız bırakarak sade vatandaş girişimimle devam ediyorum.

Not düşüyorum:

1) Mercedes-Benz Türk: fabrikasının Geliştirme departmanında çalışanlarla görüşmelerde bireysel olarak bazı faydalı bilgiler alabildiysem de, departman yöneticisinin kesin tavrıyla "size vakit ayırma durumumuz yok" (tabii bunu lisan-ı münasiple söylemeye çalıştı), sonrasındaki teknik yardım ve desteğin, bilgi ve fikir alışverişinin önü tıkanmış oldu. Öyle ki daha sonraki bir dönemde almak istediğim 2. bir randevuya dahi olumsuz yanıt verdi. Kayışdağı'ndan Hoşdere'ye güzel bir yolculuk yapmış oldum. Bol bol düşündüm.

2) İETT: garajlara erişim, araçlara erişim, iett verilerine erişim için başvuru, izin sürecindeyim. İlginç bir süreç... :) Demin kurumsallık demiştim. Burada ise çeşitli görevlerdeki memurlar size rest çekip, sorguya alıp, tepeden tırnağa sizi "kesiyorlarken", bir kapının açılmasıyla farklı bir dünyadan, sizinle konuşurken önünü ilikleyen, değerli vaktini ayıran, irtibatlar veren, felsefe yapan son derece kibar ve işinin ehli olduğu izlenimi veren memurlar da çıkabilyor.

Elbette bilgi ve fikir alışverişinde bulunulabilecek daha çok kurumlar var. Türkiye'de otobüs üreten Temsa, Otokar, Isuzu vs. gibi... Onlarla da irtibatlarım başlıyor ya da sürüyor.

Teknik yönüyle ilgili görüşmeleri bir an önce başlatmak istemiştim. Şimdi ise meselenin odağındaki kişilerle, yani kullanıcılarla görüşmelere geçmem gerekiyor. Ben de bir kullanıcıyım. Eskiden olduğundan daha da gözlemci bir şekilde çevremi izliyorum. Gözüme daha fazla ve daha farklı şeyler takılıyor haliyle. En iyi araştırma kanımca, süreç boyunca, içinde yer alarak yani doğal yollarla yapılanıdır. Ama süre kısıtını düşündüğümde; yolculuklarda rastlayamadığım ortopedik kısıtlı, tekerlekli sandalyeli, akülü arabalı, görme engelli, işitme engelli vatandaşların tecrübelerine tanık olamıyor, sıkıntı ve taleplerinden uzak kalıyorum.

Bu noktada arzu ettiğim, gerek bu foruma (yukarıda iki kullanıcının belirttiği gibi) görüşlerinizi belirtmeniz, gerek benimle irtibata geçerek [alperakar@yahoo.com -> msn ve e-mail ; 0555 406 42 87], uygun yer ve zamanda sizlerle otobüsleri kullanarak yolculuk yapmamız, meseleyi idrakım için çok faydalı olacaktır.

Proje ve tez konumun adı/kapsamı evrildikçe de buraya not düşmek istiyorum. Belli marka/modele adamaktan ziyade, projenin adını "alçak tabanlı şehiriçi otobüslerin iç tasarımı" olarak değiştiriyorum. Bu, projeyi biraz daha kavramsal hale soksa da, daha genel bir bakış olacağı ve birden çok marka/modele (alçak tabanlı otobüslerin ortak noktaları düşünüldüğünde) kısmen ya da bütün olarak uygulanabileceğinden bana mâkûl gözüküyor.

Tüm fikir, bilgi, görüş ve eleştirilerinizi bekliyorum.

İyi günler dilerim.

Alper Akar
 
büyük şehirde yaşamadığım ve toplu taşıma araçlarını kullanmadığım için, bu araçları kullananların hangi sıkıntıları yaşadığına ancak tahmini cevaplar verebilirim. bu yüzden genel bazı konulara değinmekle iktifa edeyim: kanatimce her hangi bir iş, o iş kimin ihtiyaçlarını gidermeye yönelikse, o insanlara danışılmadan ya da onların gözetimi dışında yapılırsa, eksik kalmaktan kurtulamaz.

az zamanda, düşük maliyetle, yüksek fayda istiyorsak, özellikle yerel yönetimlerin ve imkanları geniş kurumların, içlerinde engelli derneklerinin temsilcilerinin bulunduğu, mühendis ve konu ile ilgili teknik kişilerden oluşan bir komisyon kurup; fiziki yapı ve hizmetlerden engellilerin de azami oranda faydalanabilmesi için her konuda özel olarak(asansör,kaldırım,taşıt,vs) neler yapılabileceği ile ilgili raporlar hazırlatmaları gerekir. öneriler maliyetleri fazla yüksek olmayanlar, başta olmak üzere hemen uygulamaya konulmalıdır.

biraz radikal ama, böyle kapsamlı bir başlangıç yapılmazsa her türlü çözüm bireysel ve palyatif kalmaktan öteye gidemez
 
sevgili alperakar
tezinizle ilgili boyle bir girisimi bizlerle paylasmaniz cok sevindirici yazilarinizi ilgiyle bekliyecegim umarim cok guzel basarili bir tez olur muradiniza erip mezun olursunuz
mulakat yaparken nedense insanlar pek yardimci olmaya vakit ayirmaya biraz bencillik ediyorlar :)
oyle konusacaginiz bilgi alacaginiz yerlerde suyle cam sakizi coban armagani bisilerle giderseniz kapilar ceneler daha kolay acilir :lol: benden soylemesi :lkolay gelsinl:
 
rampalar tabandan sürgülü olabilir
araca binerken ve inerken diğer yolculara savulun (rampanın üstünü boşaltın) ben geliyorum demenin alemi yok. :)
hem herkesin bastığı rampa tutamağını çıplak elle tutmak da pek hijyenik değil.
 
Şehir içi otobüslerin taban yüksekliği alçak olursa muhakkak ki rampa çıkışı daha kolay olacaktır fakat İstanbul’da tekerlekli sandalye binişine uygun otobüslerdeki rampaların manuel olması beni oldukça şaşırtmıştı. Orta kapı açıldığında, tekerlekli sandalyeyi dikiz aynasından gören şoförün rampayı otomatik olarak açmasını alık alık beklerken, yolculardan birisi otobüsün içinden açılan rampayı indirince dumur oldum. :shock:

Her ne kadar mısırı bulup püskülünü aramamam konusunda uyarılsam da, düşünmeden geçemedim. Tekerlekli sandalye kullanan kişinin yanında refakatçi yoksa rampayı nasıl indirecek?
Bunun şoför mahallinden otomatik olarak açılması gerekmez mi?

Akademisyenlerin hazırladıkları tezler ve öneriler çoğunlukla kütüphanelerin tozlu raflarında çürümeye mahkum olsa da, sektör ve üniversite işbirliği kavramı yenice gündeme gelmeye başladı.

Sevgili alperkar, umarım teziniz YÖK’ün kütüphanesinde unutulup gitmez ve önerilerinizle, ilgili mercilerin dikkatini çekebilirsiniz. Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum.
 
Orada bulunan manuel rampa, benim için tüplü düz ekran bilgisayar monitöründeki iki sıra yatay çizgi, üstün teknoloji ürünü klimanın boğum boğum su hortumları, ya da çağa ayak uydurma adına kullandığınız 3'er adet 6'lı priz çoğaltıcılar ve spagetti kablolarla eşdeğer acizlikte !!!

Manuel rampalı otobüs tercih etmek fiyatla ilgili muhtemelen. "Tamam işte canım aldık otobüslerden hem de rampalısından aldık..." Fakat dert fiyat ise, bu araçların neredeyse yarı fiyatına, yerli üretim bmc'nin elektromekanik rampalı araçları var. İstanbul ya da İzmir olarak sen buna tenezzül etmeyip Mercedes alıyorsun. Hem de Türkiye'de üretilen conectoları değil ama almanyadan citaroları getiriyorsun. Ulaşımı, gümrüğü... (bildiğim işler değil ama tahmin edebilirim) O zaman başka bir iş vardır bunun içinde diye düşünüyor insan. Mercedes'ler daha dayanıklı olacak diye düşünülüyorsa alman şoför de getirmeleri gerekecek. Hatta hazır başlamışken yollar ve duraklar için de alman şehir planlamacılar mimar ve mühendisler getirsinler.

Refleks cevap şu ki, şoför yahut yolculardan biri o rampayı kaldırırmış. Yani bir yardım gerekli illa ki... Buradaki hizmet aczini bir yardımla kapatarak; birkaç saniyede inecek, açılacak bir rampa yerine; "bir mesele" haline dönüşen şoförü yolcuları ve binecek vatandaşı içine katan bir "acil durum" ortaya çıkıyor. Bence bu noktada mısır püskül benzetmesi yetersiz kalıyor. Hala bir lütuf olarak görülüyor zira halka hizmet götürmek. Ki o da eksik yapılıyor
 
istanbul'a 1937 deki planlamasıyla -ana hatlarıyla- şimdiki şeklini veren 15 yıl boyunca sözleşmesi yenilenen Fransız şehirci-mimar Henri Prost zaten.
yine çağıralım küffardan birini kaldığı yerden devam etsin. iyi fikir :)
 
bayke, kesinlikle katılıyorum. başlarda manuel olduğunu farkedememiş, içinde mucizevi şekilde pistonlar gizli sanmıştım :)

Çözüm başka yerlerde var, daha da geliştirilebilir. Ama es geçildi bizde ve hatırı sayılır sayıda araç alındı. O kadar yüzüldükten sonra birkaç kulaç daha atılmalıydı halbuki.
 
bayke,
Sürerliliği sağlayamadığımız için bugüne dek, tekrar yurtdışından yardım alsak (içeriden gerçek manada almayacağımız için) ve kısa süreli çözümler getirseler fena olmayabilir :)

İstanbul 30 milyon oluncaya kadar götürebilir bizi :lol:
 
shukufe, çok yaşayın! :) bütçemin bi kısmını buna ayırmaya çalışıyorum, evet
 
ha bide bitek istanbul icinmis gibi dusunup yaziyosunuz :D bunun butun turkiyesi var ama
gecen bir eskisehire gitmistim ankaraya nispeten kucucuk bi sehir ama ne yalan soliyim tramvaya bayildim
ben agir isitme kayipliyim ondan bundan yol sormak nerde durdu diye bas agritmak yok isikli tabelada hangi durakta duracagini yaziyo cok hosuma gitti
buyukersen sayesinde eskisehirliler yasiyo valla
demem o ki belediye etobusleride boyle olsa cokmu zordur
isin teknik yonlerini bilmemde tasarim acisindan
biz isitme engelliler isin boyle yazili olursa ne kadar kolay olurdu
 
biz Afyon'da bankaların onlerine ve Sağlık Müdürlüğünün önüne rampa yaptırabilmek için debelendik durduk :D

değil ki otobüsler yapılacak engelliler için...

bilemem ben de ...

apaçık ortada durum !
 
Tabii ki. Tez konusunu sınırlandırmak gerektiği için başlık "istanbul şehiriçi otobüsler..." Belli kısıtlar düşünüldüğüne sınırlama kaçınılmaz. Ama bir ucundan tutmaya gayret edeceğim Türkiye'nin köşelerinin. Diğer taraftan proje için ise, böyle bir sınırlandırma yok. Değil Türkiye, dünyanın herhangi bir yerindeki bir şehirdeki bir araca, belki bazı farklı uygulamalarla adapte edilebilir durumda olması (projenin bütününün ya da bir kısmının) en büyük dileğim.

Gerek görsel gerek işitsel ikazlar kesinlikle tüm araçlarda standart olmalı. Bırakın herhangi bir bedensel durumu; şehirlerin "gelişme"si, değişmesi, yol bakımları vs. yüzünden güzergahların değişmesi, bilmediğiniz yerlerde yol bulabilmeniz, ineceğiniz durağı önceden farkedebilmeniz... bunlar zaten gözardı edilen en temel ihtiyaçlardan. Teknik yönü ve mâliyeti konusunda ben de bilgi sahibi değilim (bilgi sahibi olduğumda aktaracağım) fakat mevcut sorunlar ve çözüm önerilerim arasında büyük bir yer kaplıyor [bilgi alma ve sinyal verme]. Otobüslere bu sistemlerin eklenmesi durumu söz konusu olduğunda, -yanılmıyorsam- bağlantılı olarak duraklarda hangi no'lu otobüsün kaç dakika içinde geleceğini, onu takip eden diğer aynı hatlı otobüsün kaç dakika içinde geleceğini göreceğiz.

Sizin sıkıntınız maalesef araçtan öncesini de kapsıyor. Tüm bir otobüs sistemini. Bilgilendirme kısmını, durakları... Ki dediğim gibi bunlar, halkın neredeyse tamamının verimli yolculuk yapabilmesini etkiliyor.

shukufe' Alıntı:
ha bide bitek istanbul icinmis gibi dusunup yaziyosunuz :D bunun butun turkiyesi var ama
gecen bir eskisehire gitmistim ankaraya nispeten kucucuk bi sehir ama ne yalan soliyim tramvaya bayildim
ben agir isitme kayipliyim ondan bundan yol sormak nerde durdu diye bas agritmak yok isikli tabelada hangi durakta duracagini yaziyo cok hosuma gitti
buyukersen sayesinde eskisehirliler yasiyo valla
demem o ki belediye etobusleride boyle olsa cokmu zordur
isin teknik yonlerini bilmemde tasarim acisindan
biz isitme engelliler isin boyle yazili olursa ne kadar kolay olurdu
 
İsyan etmemek mümkün değil. Sık sık karamsar olsam da şöyle de düşünmeden edemiyorum:

Toptan çözümü; bir meseleyi tüm hatlarıyla ele almayı gerçekçi çözüm olarak algılasam, algılasak da... Bu gibi yaklaşımların zor olduğu durumlarda (ülkemizdeki gibi) bireysel uğraşlar, belli şekilde mevcudiyetlerini ortaya koyarak kamuoyunda yavaş yavaş bir "farkındalık" yaratabiliyor.

Bir ihtiyaç varken onu sadece ihtiyaç sahipleri hissedip, bilip, ehemmiyetini vurguluyorlar. Ne zaman ki ihtiyaca ait çözümler görünür olmaya başlıyor (başlaması dahi mühim), farkındalık oluşuyor; o zaman o ihtiyaç kavram olma yolunda ilerliyor.

Alçak tabanlı bir otobüsteki tekerlekli sandalye ibaresini görüp aslında konuya çok uzak olabileceğini tahmin ettiğim iki kişiden birinin diğerini dürtüp "bak bu kısmı açılıyo şu işe yarıyo" diye rampa hakkında bilgi vermesi, işitenin "haaaa" şeklinde yanıtlaması; kavramın oluşma sürecine dair bana umut veriyor. Bir banka girişi rampası da aynı görevi görür diye umut ediyorum. Kavramın oturması açısından çok gerideyiz, ama geriye de gitmediğimizi, geriden yavaşça geldiğimizi düşünüyorum. Umarım bunda dahi yanılmıyorumdur.

Herkes için tasarım kavramına toplumun belli bir kesimi vâkıf olduğu zaman gerekli isyanın da ortaya çıkacağını, bunu takiben ilgili -dişe dokunan- standartların, yasaların ve uygulamaların gündeme geleceğini umutla bekliyorum.



pinartje' Alıntı:
biz Afyon'da bankaların onlerine ve Sağlık Müdürlüğünün önüne rampa yaptırabilmek için debelendik durduk :D

değil ki otobüsler yapılacak engelliler için...

bilemem ben de ...

apaçık ortada durum !
 
Sevindirici birkaç gelişmeyi de paylaşmak isterim.

Öncelikle, İETT koridorlarında işler ne kadar umduğum gibi gitmese de, Anadolu ve Avrupa yakasından birer garajdaki araçları inceleme iznini aldım. Proje için çok mühim olmasa da tezin tam merkezinde yer almalarından ötürü çok sevindirici.

Esas havadis ise BMC'den bir meslektaşın (dolayısıyla BMC'nin) konuyla çok ilgilenmesi, ivedilikle bana cevap verip, isteklerime karşılık vermesinin yanında aklımı okuyup, ihtiyaçlarıma dair kaynakları, dosyaları benimle paylaşması idi. Artık bu noktadan sonra zaten daha fazla yayılmak, yeni kurumlarla iletişime geçmek proje açısından sağlıklı olmadığını düşünüyorum. En büyük teknik desteği kendisinden alacağımı sanıyorum.

Bunlar sadece somut getiriler değilmiş, motivasyon açısından da çok önemli oluyormuş. Bu gibi çalışmaların ilk sayfasındaki -abartı dolu- bulduğum, şahıslara teşekkürlerin hangi süreçlerden geçildikten sonra o tarz ifadelere dönüştüğünü az çok idrak ettim :)

Üzerinde hemfikir olduğumuz gibi, daha ilk mesajda oturanboğa'nın -somut talep- anahtar kelimesiyle belirttiği gibi, iletilerinizi bekliyorum. Fakat esas beklentim, müsait zamanı olanların benimle iletişime geçmeleri ve onlarla otobüs yolculuğu yapabilmemiz.

8 Kasım 2008 Cumartesi itibariyle daha umutluyum
 
Sevgili alperakar,
Ben size tekerlekli sandalye ile İstanbul’da yapılmak istenen
şehir içi otobüs yolculuğu deneyimlerimden trajikomik
bir tanesini aktarıvereyim hemen.
Yolculuk yapmak istediğimiz hat üzerinde, rampalı otobüs olduğunu biliyorduk ve onu kullanmak üzere yola çıktık.
Yaklaşık 2 saatlik bekleme süresinin sonunda,
gideceğimiz yere taksi ile ulaştık.

Harika bir yaz günüydü, otobüsü beklediğimiz durak
çok hoş bir yerdeydi, sohbet iyiydi, bir yere yetişmek için
acelemiz yoktu ve 2 saatin nasıl geçtiğini anlamadık.
Otobüsü kullanma isteğimiz de ihtiyaçtan değil,
merak ya da değişik bir deneyim yaşama arzusundan
kaynaklanıyordu.
(dönüşte alkollü olma ihtimaline karşı toplu taşımayı tercih etme
nedenini saymıyorum :lol: ).

Bir yere yetişmek zorunda olduğunuzu, havanın soğuk olduğunu,
durağın kalabalık olduğunu düşünün. Söz konusu hatta sadece
bir tek rampalı otobüs varmış ve onun sefer süresi de yaklaşık
2.5 saatmiş (ne yazık ki bunu sonradan öğrendik)
Otobüs bekleme süresince memleketimin insanına
bir kez daha hayran olmamam mümkün değildi, o da ayrı bir hikaye. Yanlış bir yerde beklemediğimizden emin olmak için
rampasız otobüslerin şoförlerine danıştığım sırada,
tekerlekli sandalyeyi karga tulumba sırtlanıp,
büyük bir özveriyle sıradan bir otobüse bindirmeye çalışan
insanların yaşadığı bir ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duydum.
Hani sıradan, rampasız otobüslerin orta kapısında ne işe yaradığı belli olmayan ve kapıyı daraltan demir olmasa, inanın rampalı otobüse bile gerek kalmadan herkes tekerlekli sandalyenin otobüse bindirilmesi için yardımcı olmaya hazırdı.
Dedim ki: “bizler her şeyin en iyisini hak eden bir milletiz.” Siz de umudunuzu hiç yitirmeyin.
 
empatizan merhaba,

Takma adın harikulade bunu söylemeden geçemeyeceğim :)

Anlattığınız hikayedeki biraz içgüdüsel olan, ama yine de varlığından memnun olmamı sağlayan; "halkın -sorgusuz sualsiz- kabarmış yardım damarı" tuhaf durumları beraberinde getirebiliyor evet. Hatta biliyoruz, özellikle ilk yardım durumlarında facialar yaşanmasına sebep oluyor. Dediğim gibi cehaletle birleştiğinde kötü sonuçları olan bu içgüdüye yine de müteşekkirim. Çünkü genel olarak güncel eğilimlerinden hiç hazzetmediğim halka "kendi çapımda" sırtımı dönmememi sağlayan unsurlardan birisi.

Belki dediğiniz gibi bulunduğunuz hattan, belki otobüslerin yeni satın alındığı zamanlarda bu tecrübeyi yaşadığınızdan belli sıkıntılar olmuş. Bunu geçmişte bırakmıyorum elbette şimdi de yaşanır. Ama muhtemelen artık daha çok sayıda araç var, ve bundan sonra alacakları araçlarda da (bilinçli ya da hasbelkader) eğilim alçak tabanlı -ve aynı zamanda- rampalı araç alma yönünde.

Yani sefer ya da araç mevcudiyeti sorunları daha da azalarak bitecek bu gidişle. Ondan sonra esas mesele gelecek (zaten mevcut meselenin artarak yer etmesi): uygulama

bu linkten haberiniz vardır sanırım: www.transportforall.com , bir sayılarında bir eylem planları vardı. Örgütlenerek aynı bölgede aynı gün aynı saat diliminde mümkün olduğunca çok sayıda tekerlekli sandalye kullanıcısı (~300 diye hatırlıyorum) trafiğe çıkarak otobüsleri kullanacak. Ardından durum değerlendirmesi yapılacak hatta şoförler ve kullanıcılar başka bir alanda bu değerlendirmeye katılacaklar vesaire. Tabii yer ve mekan böyleyken (21. yüzyıl İngiltere'si) biraz arzu yeterli oluyor.

Uygulamayı teftiş, ancak kullanıcıyla mümkün olabilir sanıyorum. Evinden çıkıp durağa gidene kadar türlü engelle karşılaşan kullanıcı nasıl düzenli teftiş yapacak o epey bir kişiyi aşar sanıyorum :(

İçinde bulunduğum dönemde uygulamaya tanık olabilmek adına yardıma ihtiyacım var. Sanırım bu üçüncü çağrım oluyor :) ve kendime antipatik gelmeye başladım. Ama süre daralırken ben tuhaf bir ülke/şehirde yaşıyorum ve bu sebepten halkın belli bir kesimini toplu taşımada göremiyorum. Ama o göremediğim kesim dahil herkesi kucaklamaya gayret eden bir otobüs kavramının peşindeyim. Herkes adına yardım için, zamanını ve ulaşım şartlarını bu proje adına özverili kullanabilecek: benimle yolculuk edecek gönüllülere ihtiyacım var. İletişim bilgilerimi ilk sayfadaki mesajda belirtmiş idim.

İvedi ilginiz ve irtibatınız proje için çok faydalı olacak.

Yeniden görüşmek üzere
 
HERKES İÇİN ULAŞIM...

AH BENİM CANIM ARKADAŞLARIM.. SİZ BAŞKA TÜRKİYEDESİNİZ..HERHALDE. BELKİ DE 2. CUMHURİYETTE... (FOR SLEEPİNG)MİLLET OTOBÜSE BİNDİĞİMDE BENİ GÖRMEMEK İÇİN UYKU MODUNA GİRİYOR... KAÇ KERE AYAKTA GELDİM...SİZ NELERİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ.O KADAR DA DEMEYİN LÜTFEN. YAŞADIĞIMI YAZIYORUM..
 
Üst Alt