Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Hücre ölümüne bağlı olan işitme kayıplarını durdurmak mümkün mü?

columbo

Yeni Üye
Üyelik
14 Tem 2013
Konular
10
Mesajlar
47
Reaksiyonlar
0
KBB doktoru her iki kulağımda da hücre ölümüne bağlı olarak işitme kaybı olduğunu, bunu işitme cihazı kullanarak durdurulabileceğini söyledi. Cihaz kullanımı dışında işitme kayıbının devam etmesi durdurlabilirmiyim. Bu konuda bilgisi olan var mı?
 
İşitme cihazı işitme kaybının ilerlemesini durdurmaz. Ancak sesleri kaybınıza göre yükselterek daha iyi duymanızı sağlar. Şu anda hücre ölümüne bağlı işitme kaybını durduran veya tedavi eden bir yöntem bulunamadı.
 
bu hucre olumu doktorlarin bilgece kibarca ARTIK SEN SAGIRSIN demeleri:) yani geri donmeyecek isitme kaybi
cihaz alirken cok dikkatli ol duymuyorum diye sana fazla gelen seslerle cihaz kullanma
bide bilhassa gurultu onlemesi en iyi cihazlari tercih et
bide kendine dikkat et usutmekten fazla yorgunluktan uykusuzluktan sakinirsan bu meret sagirlik azicik daha ertelenir
 
Çok teşekkür ederim. İşitme cihazının işitme kaybını durdurur demeleri, işitme cihazı kullanımını teşvik anlamına geliyor.Cihz kullanmadan biraz daha idare edebilirim diye düşünüyorum. Çok sağol 'Çamlıca' Kardeş.

Değerli bilgi ve tecrübelerinizle bana yardımcı oldunuz. Çok teşekkür ederim. Yıllar önce kulaklarımı çok üşütmüştüm, inanılmaz ağrılar yaşamıştım. İşitme kaybımın üşütmekten geldiğini şimdi anlıyorum. Acaba bu söylediklerinizin dışında beslenme tarzımız da duymayı etkiler mi? Örneğin havuç, ıspanak çok tükettiğim zamanlarda gözlerim daha iyi görüyor. Kulak için de böyle şeyler var mı acaba?
 
Sayın arkadaşım,

İşitme cihazı hücre ölümüne engel olmaz. Ancak şu var ki, bir atasözümüzde söylendiği gibi "işleyen demir paslanmaz".

Beyin de, kaslarımız gibi kullanıldıkça güçlenir. İşitmeniz zayıfsa, beyne gelen ileti zayıf olur. Beyin az çalışır, işitme becerisinden kayıplar yaşar. Eğer bir kolunuzu veya bacağınızı kırık vs. gibi bir nedenle kullanmazsanız bir süre sonra kasların inceldiğini, zayıfladığını görürsünüz. İşitme de, görme de böyledir.

O yüzden işitme cihazını kullanmanızda fayda var. Aksi halde beyniniz işitme becerisinde kayba uğrar. Belki sesleri duyarsınız ama anlamakta güçlük çekersiniz.

Size uygun bir cihazı kullanmanızı tavsiye ederim. Tereddütünüz varsa başka bir doktora da görünün, aklınızda soru işareti kalmasın.

Son olarak, beslenmenizle işitmeniz arasında bilinen bir ilişki yoktur. Aynı şekilde görme ile beslenme arasında da doğrudan bir ilişki yoktur. Sadece bazı görme bozukluklarında bazı vitaminler görmeyi iyileştirir. Bu tür bir hastalığınız olmadıkça, ister ıspanak yiyin, ister baklava yiyin değişen bir şey olmaz. Ama sebze yemek iyidir, yemenizden zarar gelmez. (Not: Havuç şeker hastalarına sakıncalıdır. Fazla yenilirse şekeri yükseltir.)
 
vallaha doktor bey sagir milletini bilmesen hadi diycem:eek:
sen biliyomusun dili konusmuyo kulak dumayinca:( ama onlarin ic alemleri cok akillidir:) kulak duymadigina gozler fink atar:) kafada kirk tilki dolasir:)duyanlarin duyarak ogerdigini sagirlar deneyerek dahda olmadi hakikatlerin sopasini yiyerek bi guzel ogrenir
eskiden okuyan yazan sagir az olurdu doktor alim egitimci kismida sagirmi dinliycek bilimmi uretcek:(
benim ilk odyometristim cok aglatmistir beni odyo testini gecerdikte:(
sira konusmayi anlama testine gelince ben yanlis cevaplar verdikce ter ter tepinir dudugun halde neden dikkat etmiyorsun diye kizardi bana:mad: hazret bide amerika mastirliydi:mad:
egitimciler dersen dudak okumayi yasakliyarak bizim kusaga cok kotulukler edip egitimden sogutmustur:mad:
o zamanin doktorlari dersen isitsel noropati diye zekalarimiza iftira atmislardir:mad:
artik net bilim az da olsa ilerledigine cok bilgili odyologlar isitmenin ne oldugunu cozmeye basladilar
sagirlarda artik okuma yazma internet almi ile iyi kotu dert dinletmeye baslarlar herhalde:eek:
ben kolear implant diye kulagimin tekini kaybetsemde gelecekten umutluyum:eek:sevgili doktorlarimiz sevgili odyologlarimiz sevgili egitimcilerimiz sevgili duyan halkimiz artik bizleri anliyor az cok:eek:buda iyi bir gelisme biz sagirlar acisindan:eek:
 
Sayın 'Me Te Pe', benim için oldukça 'bilgilendirici ve aydınlatıcı' cevabınız için çok teşekkür ederim. Sağolun! Varolun! Hoşça, Sevgiyle Kalın!
 
sen biliyomusun dili konusmuyo kulak dumayinca:( ama onlarin ic alemleri cok akillidir:) kulak duymadigina gozler fink atar:) kafada kirk tilki dolasir:)duyanlarin duyarak ogerdigini sagirlar deneyerek dahda olmadi hakikatlerin sopasini yiyerek bi guzel ogrenir

shukufe,

Beynin tamamından değil, işitme-konuşma merkezinden bahsettim. :)
Pek çok kişinin bildiğinin aksine beyin bilgisayar gibi sabit bir yapı değildir. Daha çok esnek bir hamur gibidir. Bir sinir iletisi beyne ulaştığında 1 saniye içinde 20.000 civarında yeni sinirsel bağlantı oluşur. Bu bağlantıların % 90'ı kısa sürede imha edilir. Aynı sinir iletisi tekrar ettikçe kalan bağlantılar güçlenir. Yani bir şiir ezberlerken yaptığımız şey, halter kaldırarak kaslarımızı güçlendirmemize benzer.

Göz, kulak, koku vs. gibi sinirsel iletiler de beyinde belli merkezlerde işlenir. Eğer bunlara yeterli veri ulaşmazsa bu merkezlerde hem yeni bağlantılar oluşmaz, hem de mevcut bağlantılar yavaş yavaş yıkıma uğrar. Özellikle çocukluk döneminde uzun süre işitme kaybı yaşayanların sonradan duymaya başlasa bile "ayıretme" becerisinin tam gelişememesi bundandır. Neyse ki beynimiz oldukça maharetli bir yapıdır. Uygun egzersizlerle pek çok yetiyi geri kazanabilir.

Benim columbo arkadaşımıza bahsettiğim mesele de budur.

Örneğin, bazı kişilerin çocukluk döneminde katarak vs. veya kırma kusuru nedeniyle tek gözünde görme kaybı oluşur. Bunlar bir süre sonra şaşılığa neden olur. Daha sonra bu kusuru düzeltseniz, göz görmeye başlasa bile kişi o gözüyle asla yeterli görmeye kavuşamaz. Yani sistemin düzgün işlemesi için veri girişi olması çok önemlidir.

İşitsel nöropati dediğin şeyin zekayla ilgisi yok. Bu sadece işitilen seslerin düzgün sinirsel işlemlemesinin yapılamaması anlamına gelir. Bunun yapılamaması kişinin zekası, becerileri, yetenekleri veya yaratıcılığıyla ilgili değildir. Hatta, beyinde çalışmayan bir yer olduğunda genellikle beyinin başka merkezleri bu kaybı telafi etmek için farklı çözümler geliştirirler. Örneğin körlerin işitme, dokunma, koku alma, yön bulma becerileri keskinleşir.

Mesajımıza bildik küçük bir öyküyle devam edelim. İnsanları yoksunlukları ile değil, becerileriyle değerlendirmek gerekir. :)

Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarindayken bir trafik kazasi geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş.
Oysa çocuğun büyük bir ideali varmiş. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş.
Sol kolunu kaybetmekle birlikte, bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya'nin ünlü bir Judo ustasına gidip yapilacak bir şeyin olup olmadığını sormuş..
Hoca: Getir çocuğu ..bir bakalim, demiş.
Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına.. Hoca çocuğu süzmüs ve: Tamam demiş.. Yarın eşyalarını getir, Çalışmalara basliyoruz.
Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve "bu hareketi çalış" demiş.
Çocuk bir hafta aynı hareketi çalısmış.. Sonra hocasınin yanına
gitmiş. Bu hareketi ögrendim baska hareket göstermeyecek misiniz?" diye
sormuş.
Hocanın cevabı: - Çalışmaya devam et olmuş...
2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş.. Çocuk bu bir
yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış.
Hocanın yanına tekrar gitmiş: Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum bana baska hareket
göstermeyecek misiniz?
- Sen aynı hareketi çalış oglum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz..
2 yıl ,3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10. yılını doldurmuş.
Bir gün hocası yanına gelip. ..."Hazir ol ! " demiş.. "Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın!"..
Delikanlı şok olmuş.. Hem sol kolu yok hem de judo da bildigi tek hareket var.
Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş; ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.
Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmis. Derken.. ikinci ,üçüncü maç....çeyrek, yari final ve final...
Finalde Delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış. ....
Tam bir üstat, delikanlı dayanamayıp hocasının yanına kosmuş.. "Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele.. Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var.. Bu kadar bana yeter.. Bari çıkıp ta rezil olmayayım izin verin turnuvadan çekileyim.."
- Olmaz demiş hocası. Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil.
Çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç baslamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak.! Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldiktan sonra hocasının yanına koşmuş:
-Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var.
Nasıl oldu da ben kazandım ?
-Bak oğlum 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok.
Bu bir,
İkincisi de o hareketin tek bir karşi hareketi vardir. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir.!
 
Oldukça esinleyici bir öykü.Benim bu çok değerli bilgilerden ve öyküden çıkardığım ders kısaca : Bu sınırlı yaşamımızda yaşam kalitemizi artırmak için kesinlikle pes etmemeliyiz. Ne olursa olsun ben de buna kararlıyım. Elimden geldiğince, gücümün yettiği kadarıyla fiziksel ve zihinsel faaliyetlerimi sürdürmeğe çalışıyorum. Çok değerli paylaşımlarınız için sizlere tekrar tekrar teşekkür ederim. Hoşça Kalın! Sevgiyle Kalın!
 
Üst Alt