ESKİ BİZ
Gün gelecek
Seninle ada yaylılarına
Bineceğiz
Mıstık'tan aldığımız
Köfte ekmekleri kemirip,
Özdemir Asaf'ın
Meyhanesinin önünden geçip gideceğiz
Yeşilköy - Tarabya - Bebek
Gün gelecek
Ömür tepenin
Tırtıl masalarında
Evlerimizi arayacağız.
Beykoz'da bir köprü-altı
-Anlattığım köprü de
Bu köprü aslında .. Ama
Kimseye söyleme ..-
Anadolu kavağında
Bir balıkçı
Yağlı lambalar
Yanıp sönecek
Günü gelecek
Yeniden çıkacağız
Çiçek tozlu tepelere
Gün gelecek
Ankara'ya bile gideceğiz.
Yine geleceğim
O pembe evin önüne
(Sonra 'Elma' oldu
Şimdi var mı - yok mu bilmiyorum ..)
'Apple' diskoya gideceğiz ..
Sonra Eymir
Gölbaşı.
Taşı gönlüm taşı.
Çiçekler taşıyacağız
Olmayan evlere ..
Sonra, hooop Kilyos.
Rüzgar... Deniz ..
Çakıl taşı.
Gün gelecek
'Saçların Sarmaşıklar''daki
Bahçeye gideceğiz...
sensizlik ve gece olmayacak
'Sen'li olacağım...
'Sevecen'li...
'İşte hayat' diyeceğim ..
İşte bahçe.......
Hiçbirşey sensiz yaşamıyor ..
'Sensiz yaşanmıyor...'
' ' Konuşamıyorum ' '
Diye fısıldaşan kuşlar
Bir bir susacaklar
Artık 'Sen bilirsin' de
Demeyeceğim
'Kolların tahta perde ..'
Kollarından tutup seni,
Sürükleyeceğim
Ve kimse
'Son selam'lara durmayacak
Çünkü;
Günü gelmiş olacak
Heryerde
Bir dinginlik
Geceler - gündüzler - kainat
' Terazi 'de ..
Akordeonlu şenlik çocukları gibi geçeceğim
'Köprü'den öteye...
('Köprü' dediysem,
Beykoz'daki köprü...
Ama kimseye söyleme...)
Zaten kimseye söyleyemezsin ..
Gün gelecek...
Herkes gelecek,
Herşey olacak,
Biz olmayacağız ..
İlhan İREM
NE DİYORSUN ?
Gecelerden daha suskunum
Kararacak ..ışıyacak ..taşıyacak
Ne kaldı ki ..
Renkler yorgun
Gözler yorgun
Gece yorgun
Ne diyorsun
Kayalardan daha kuruyum
Söyleyecek .. bekleyecek .. yeşerecek.
Ne kaldı ki ..
Dağbaşından daha bomboşum
Tıkanacak .. durulacak .. kaybolacak ..
Ne kaldı ki ..
Yollar yorgun ..
Kollar yorgun ..
Dağlar yorgun ..
Ne diyorsun ..
Çıkmazlardan daha yolsuzum
Koşulacak.. aşılacak.. kaçılacak.
Ne kaldı ki ..
Ayak yorgun ..
Hayat yorgun ..
Bu aşk yorgun ..
Ne diyorsun ..
Sonbahardan umutsuzum
Sararacak .. kuruyacak .. yıkılacak ..
Ne kaldı ki...
Kuşlar yorgun ..
Dallar yorgun ..
Bahar yorgun ..
Ne diyorsun ..
Odam kadar soğumuşum
Sararacak ..kuruyacak .. bağıracak ..
Ne kaldı ki...
Masa yorgun ..
Kadeh yorgun ..
Oda yorgun ..
Ne diyorsun ..
Yorgunlar arasında
Ben yorgun oğlu yorgun
Yorulacak ne kaldı
Hâlâ belki .. vurgun
Anlamsız bakışlarla
Ne diyorsun ?
Kalsa da bir tek nefes
Senden beklenen bir ses
Susma öyle n’olursun
Ne diyorsun ?
İlhan İREM
Gün gelecek
Seninle ada yaylılarına
Bineceğiz
Mıstık'tan aldığımız
Köfte ekmekleri kemirip,
Özdemir Asaf'ın
Meyhanesinin önünden geçip gideceğiz
Yeşilköy - Tarabya - Bebek
Gün gelecek
Ömür tepenin
Tırtıl masalarında
Evlerimizi arayacağız.
Beykoz'da bir köprü-altı
-Anlattığım köprü de
Bu köprü aslında .. Ama
Kimseye söyleme ..-
Anadolu kavağında
Bir balıkçı
Yağlı lambalar
Yanıp sönecek
Günü gelecek
Yeniden çıkacağız
Çiçek tozlu tepelere
Gün gelecek
Ankara'ya bile gideceğiz.
Yine geleceğim
O pembe evin önüne
(Sonra 'Elma' oldu
Şimdi var mı - yok mu bilmiyorum ..)
'Apple' diskoya gideceğiz ..
Sonra Eymir
Gölbaşı.
Taşı gönlüm taşı.
Çiçekler taşıyacağız
Olmayan evlere ..
Sonra, hooop Kilyos.
Rüzgar... Deniz ..
Çakıl taşı.
Gün gelecek
'Saçların Sarmaşıklar''daki
Bahçeye gideceğiz...
sensizlik ve gece olmayacak
'Sen'li olacağım...
'Sevecen'li...
'İşte hayat' diyeceğim ..
İşte bahçe.......
Hiçbirşey sensiz yaşamıyor ..
'Sensiz yaşanmıyor...'
' ' Konuşamıyorum ' '
Diye fısıldaşan kuşlar
Bir bir susacaklar
Artık 'Sen bilirsin' de
Demeyeceğim
'Kolların tahta perde ..'
Kollarından tutup seni,
Sürükleyeceğim
Ve kimse
'Son selam'lara durmayacak
Çünkü;
Günü gelmiş olacak
Heryerde
Bir dinginlik
Geceler - gündüzler - kainat
' Terazi 'de ..
Akordeonlu şenlik çocukları gibi geçeceğim
'Köprü'den öteye...
('Köprü' dediysem,
Beykoz'daki köprü...
Ama kimseye söyleme...)
Zaten kimseye söyleyemezsin ..
Gün gelecek...
Herkes gelecek,
Herşey olacak,
Biz olmayacağız ..
İlhan İREM
NE DİYORSUN ?
Gecelerden daha suskunum
Kararacak ..ışıyacak ..taşıyacak
Ne kaldı ki ..
Renkler yorgun
Gözler yorgun
Gece yorgun
Ne diyorsun
Kayalardan daha kuruyum
Söyleyecek .. bekleyecek .. yeşerecek.
Ne kaldı ki ..
Dağbaşından daha bomboşum
Tıkanacak .. durulacak .. kaybolacak ..
Ne kaldı ki ..
Yollar yorgun ..
Kollar yorgun ..
Dağlar yorgun ..
Ne diyorsun ..
Çıkmazlardan daha yolsuzum
Koşulacak.. aşılacak.. kaçılacak.
Ne kaldı ki ..
Ayak yorgun ..
Hayat yorgun ..
Bu aşk yorgun ..
Ne diyorsun ..
Sonbahardan umutsuzum
Sararacak .. kuruyacak .. yıkılacak ..
Ne kaldı ki...
Kuşlar yorgun ..
Dallar yorgun ..
Bahar yorgun ..
Ne diyorsun ..
Odam kadar soğumuşum
Sararacak ..kuruyacak .. bağıracak ..
Ne kaldı ki...
Masa yorgun ..
Kadeh yorgun ..
Oda yorgun ..
Ne diyorsun ..
Yorgunlar arasında
Ben yorgun oğlu yorgun
Yorulacak ne kaldı
Hâlâ belki .. vurgun
Anlamsız bakışlarla
Ne diyorsun ?
Kalsa da bir tek nefes
Senden beklenen bir ses
Susma öyle n’olursun
Ne diyorsun ?
İlhan İREM