Geçtiğimiz günlerde bir devlet hastanesinin psikiyatri kliniğinden sağlık kuruluna girerek rapor almam gerekiyordu. Ayrıntısını boş verin, ruhsal durumumun seyahate uygun olmadığımı belgeleyen naylon bir rapor lazımdı işte. Aslında rapor naylon olmadı çünkü heyet bende panik bozukluk olduğuna ikna oldu da seyahate mani bir bozukluk yok ayrı mesele. Neyse, anlatmak istediğim, sağlık kurulunun önündeki bekleme salonunda yaşadığım gülümseten anılar aslında.
Aynı gün benimle birlikte 30 hasta sağlık kuruluna girecekti. Bunların çoğu ortopedik engelli ve felçli hastalardı. Bekleme süresi içerisinde hastalar ve refakatçiler kaynaşıp birbirlerinin dertlerini sormaya başladılar. Özellikle yaşlı ve konuşkan bir teyze herkese tek tek nesi olduğunu, niye sağlık kuruluna girdiğini soruyordu. Kendi derdini de “Vakti zamanında çok yürüdüm, Allah sen artık otur dedi, ayaklarım tutmuyor, oturuyorum” diye tanımladı. Onun sorularından etrafın rahatsız olacağını düşünüp “yeter anne sus artık” diyen oğluna da “aman niye susacakmışım, ayaklarımın kuvveti dilime vurdu işte” diye çıkışıyordu. Ben elimdeki kitaba dalmış göründüğüm için kimse bana soru sormadı. Oysa gözüm kitapta, konuşulanlara kulak kabartıyordum. Yaşlı teyze hemen benim önümde tekerlekli sandalyesinde oturan, 20’li yaşlarında, çok sevimli, güler yüzlü, yakışıklı delikanlıya yöneltti sorusunu:
“-Sana ne oldu böyle evladım, sen niye oturdun o sandalyeye”?
Delikanlı: OF oldum teyze.
Yaşlı teyze: Ah benim güzel evladım ÜF olduğunu görüyorum da nasıl ÜF oldun böyle onu soruyorum.
Delikanlı: (Gülümseyerek) Boş ver be teyze uzun hikaye.
Ben o arada dayanamayarak kahkahayı patlattım ve delikanlıya “bak bu diyalog fıkra gibi oldu” dedim.
Delikanlı beni doktor zannetmiş, “acaba doktor mu diye bakıyordum, şimdi emin oldum” dedi.
-Yoo doktor değilim.
- Ortopedik ya da psikiyatrik vakaya da benzemiyorsunuz şimdi de ben merak ettim hem OF’un ne olduğunu da biliyorsunuz!
-Belki de sizden daha iyi biliyorumdur
-Yoksa OF’lu hasta mı getirdiniz kurula?
-Hayır, kendim girip deli raporu alacağım.
O esnada yanımda oturan hanım gözlerini korkuyla fal taşı gibi açarak yüzüme baktı ve hemen yanımdan kalkıp bekleme salonunun uzak bir köşesine gitti ve beklediği süre boyunca benimle göz temasından kaçındı. Hanımın bu tepkisine de OF’lu delikanlı kahkahayı patlattı. (Hatta bekleme süresi boyunca yanımdaki koltuk boş kaldı, insanlar ayakta dikilmeyi tercih edip yanıma oturmadılar)
Delikanlının sırası hemen geldi, kuruldan çıkıp annesinin refakatinde giderken, “tanışamadık ama sohbet çok güzeldi” diyerek bana acil şifalar diledi. Kim bilir belki o delikanlı da bu sitenin üyesidir ve yazdıklarımı okur bir gün. Buradan ona selamlar.
Peki ben OF’un neyin kısaltması olduğunu nereden biliyorum ve OF ile ilgili pek çok şeyi nereden öğrendim? Tabii ki çoğunu bu siteden öğrendim. Hatta yabancı sitelerden okuduğum İngilizce makaleleri hangi anahtar sözcüklerle arayacağımı da bu siteden öğrendim. Niye mi? Elbette var ciddi bir sebebi. Okuyana değil, okutturana bakmak lazım. Sebebi de iki kişinin arasında sır kalsın!
Aynı gün benimle birlikte 30 hasta sağlık kuruluna girecekti. Bunların çoğu ortopedik engelli ve felçli hastalardı. Bekleme süresi içerisinde hastalar ve refakatçiler kaynaşıp birbirlerinin dertlerini sormaya başladılar. Özellikle yaşlı ve konuşkan bir teyze herkese tek tek nesi olduğunu, niye sağlık kuruluna girdiğini soruyordu. Kendi derdini de “Vakti zamanında çok yürüdüm, Allah sen artık otur dedi, ayaklarım tutmuyor, oturuyorum” diye tanımladı. Onun sorularından etrafın rahatsız olacağını düşünüp “yeter anne sus artık” diyen oğluna da “aman niye susacakmışım, ayaklarımın kuvveti dilime vurdu işte” diye çıkışıyordu. Ben elimdeki kitaba dalmış göründüğüm için kimse bana soru sormadı. Oysa gözüm kitapta, konuşulanlara kulak kabartıyordum. Yaşlı teyze hemen benim önümde tekerlekli sandalyesinde oturan, 20’li yaşlarında, çok sevimli, güler yüzlü, yakışıklı delikanlıya yöneltti sorusunu:
“-Sana ne oldu böyle evladım, sen niye oturdun o sandalyeye”?
Delikanlı: OF oldum teyze.
Yaşlı teyze: Ah benim güzel evladım ÜF olduğunu görüyorum da nasıl ÜF oldun böyle onu soruyorum.
Delikanlı: (Gülümseyerek) Boş ver be teyze uzun hikaye.
Ben o arada dayanamayarak kahkahayı patlattım ve delikanlıya “bak bu diyalog fıkra gibi oldu” dedim.
Delikanlı beni doktor zannetmiş, “acaba doktor mu diye bakıyordum, şimdi emin oldum” dedi.
-Yoo doktor değilim.
- Ortopedik ya da psikiyatrik vakaya da benzemiyorsunuz şimdi de ben merak ettim hem OF’un ne olduğunu da biliyorsunuz!
-Belki de sizden daha iyi biliyorumdur
-Yoksa OF’lu hasta mı getirdiniz kurula?
-Hayır, kendim girip deli raporu alacağım.
O esnada yanımda oturan hanım gözlerini korkuyla fal taşı gibi açarak yüzüme baktı ve hemen yanımdan kalkıp bekleme salonunun uzak bir köşesine gitti ve beklediği süre boyunca benimle göz temasından kaçındı. Hanımın bu tepkisine de OF’lu delikanlı kahkahayı patlattı. (Hatta bekleme süresi boyunca yanımdaki koltuk boş kaldı, insanlar ayakta dikilmeyi tercih edip yanıma oturmadılar)
Delikanlının sırası hemen geldi, kuruldan çıkıp annesinin refakatinde giderken, “tanışamadık ama sohbet çok güzeldi” diyerek bana acil şifalar diledi. Kim bilir belki o delikanlı da bu sitenin üyesidir ve yazdıklarımı okur bir gün. Buradan ona selamlar.
Peki ben OF’un neyin kısaltması olduğunu nereden biliyorum ve OF ile ilgili pek çok şeyi nereden öğrendim? Tabii ki çoğunu bu siteden öğrendim. Hatta yabancı sitelerden okuduğum İngilizce makaleleri hangi anahtar sözcüklerle arayacağımı da bu siteden öğrendim. Niye mi? Elbette var ciddi bir sebebi. Okuyana değil, okutturana bakmak lazım. Sebebi de iki kişinin arasında sır kalsın!