ÖMER HAYYAM
(1048 - 1131)
1048'de Nişabur'da doğan Ömer Hayyam, daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Onun “zamanın bütün bilgilerini bildiği” söylenirdi.
"Çadırcı" anlamına gelen soyadını baba mesleğinden alan Hayyam, bu mesleğe yönelmek yerine, mantık, felsefe, matematik, fizik, metafizik, tıp ve astronomi gibi çok farklı ve çeşitli alanlarda öğrenimini sürdürdü.
Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam, günümüze ulaşmayan pek çok kitabının yanısıra, kendisine büyük ün ve saygınlık kazandıran Cebir Risaliyesi'ni ve Rubaiyat'ı kaleme almıştır.
On bölümden oluşan Cebir Risaliyesi'nde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam, denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmış, ancak negatif, kesirli ve sanal kökleri görememiştir. Sadece pozitif köklere ulaşmayı başaran Hayyam, ayrıca kübik denklemlerin de bir, en fazla iki kökünü bulabilmiştir. Ayrıca Pascal üçgeni olarak bilinen üçgenle ilgili de bir kitap yazdığı bilinmektedir.
Hayyam, İsfahan'da üç yıl çalışarak kurduğu rasathanede hem gökyüzünü inceler ve bilimsel çalışmalar yapar, hem de hükümdarın özel müneccimi olarak yıldız falına bakardı. 1079 yılında tamamladığı, halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi” bugün ise “Celali Takvimi” olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etmiştir. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir.
Hayyam'ın edebiyat tarihinde yerini almasını sağlayan eseri ise Rubaiyat'dır (Dörtlükler). Hayyam, dörtlüklerinde, aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, bu geçici dünyanın tadını çıkarmak gerektiği gibi temaları işlemiştir. Kolay anlaşılan, yumuşak ve akıcı bir dille yazdığı şiirlerinde derin bir sezgi, yoğun bir hümanizma, sade ve abartısız bir yaşama anlayışı hakimdir.
RUBAİLERİ
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin.
Ömer Hayyam