Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

"Potansiyel Engellilik" Üzerinden Sakatlık Mevzuu [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
678
Mesajlar
58,798
Reaksiyonlar
1,351
"Potansiyel Engellilik" Üzerinden Sakatlık Mevzuu

Bülent Küçükaslan | Radikal 2

“Hayır, hayır, olduğumu sandığınız yerde, orada değilim ben; burada duruyor ve gülerek size bakıyorum (M. Foucault)”


Sakatlık üzerine konuşurken ya da sakatlıkla ilgili bir faaliyette bulunurken, kendisi sakat olsun ya da olmasın, gördüğüm kadarıyla, çoğu kimse “herkes engelli adayıdır” düsturuyla hareket ediyor. İlk anda “ne var bunda” diye düşünebilirsiniz, ama ben bu bakışın önemli sorunlar içerdiğini düşünüyorum.

Şöyle ki, “Potansiyel engellilik” yaklaşımının sorunlu olduğuna dair birbirine bağlı üç temel argümanım var. İlk olarak, bu kavramın sakatlığa negatif anlamlar yükleyen toplumsal kabulleri pekiştirdiğini, hatta bu önkabulleri yarattığını, ve dahası sakatların “öteki” olarak kodlanmasına zemin hazırladığını düşünüyorum. İkinci olarak, bu yaklaşımın sakatlığı toplumsal bağlamından koparttığını ve Toplumsal Sakatlığın sorunlu sağlamcı kurgular nedeniyle ortaya çıkan bir dışlanmışlık hali olduğu gerçeğini gözden kaçırdığını düşünüyorum. Üçüncü olarak da, sakatlık mevzuunu kişisel trajik hikâyelere ve oradan da “kumsala vuran denizyıldızlarını tek tek kurtarmaya çalışan hayırseverliğe” bırakan her türlü yaklaşımın, sakatlık eylemciliğini daha en baştan apolitik dibe ittiğini ve dolayısıyla sakat hareketinin gelişmesini de engellediğini düşünüyorum.

Ezbercilik: “Talihsiz sakatlar”

Benim bedenimden kime ne? Tekerlekli sandalye kullanıyor olmamın beni talihsiz bir adam yaptığını nereden çıkartıyorsunuz? Görmüyor ya da işitmiyor olmamın yaşamdan aldığım tadı azalttığını nereden biliyorsunuz? Bir bacağımın diz altından ampute (kesik) olmasının baş edilmesi güç bir hâl olduğunu size kim söyledi? Bu bedene hapsolduğumu mu sanıyorsunuz? Sevgilim olamaz mı, sevemez miyim, bir bedeni canım çekemez mi sizce? Sahi, bunların peşinden koşmaktan sizin kadar tat almadığımı düşünecek kadar ahmak mısınız? Kendinizi mükemmel mi sanıyorsunuz? Farklı bedenlere, hâllere, kimliklere dair ne biliyorsunuz? Bedenimle sorunum olduğunu mu sanıyorsunuz? Sağlamlığınızı önemsediğimi, size öykündüğümü de nereden çıkartıyorsunuz? Benim gibi olmanın korkulacak bir şey olduğu düşüncesi, beni tanımayan sizlerin kafasındaki yanlış bir kurgu olmasın sakın? Hey! Tüm sakatlığımla/endamımla karşınızdayım, bana bakın...

Sorumsuzluk: “Trajik yaşamlar”

Bakın, ve sağlamcı ahmaklıkla yaratılan bu dünyada bana yaşamı dar ettiğiniz için kendinizi sorgulayın! Her, ama her yer merdivenlerle, erişilmez binalarla, uygunsuz toplu taşıma araçlarıyla dolu olduğu için; kapıdan çıkıp berbere, kasaba, eczaneye, sinemaya, tiyatroya, konsere, müzeye, sanat izlemeye, kahveye, bara, parka, camiye, tuvalete, arkadaşıma vs. gidemediğim, istediğim durakta metrobüsten inemediğim için kötü hissedin. Umursamaz ve tektipleştirici eğitim sisteminin, dışlayıcı istihdam politikalarının, birbirimizden uzak kalmamıza neden olan popüler kültür bombardımanlarının ve içine hapsedildiğimiz sistemin parçası olduğumuz için hep beraber üzülelim. Çocuklarımıza bedenin farklı hallerini, farklı gerçeklikleri, farklı yaşamları, farklı ihtiyaçları öğretmediğimiz için, saygı duymayı ve dayanışmayı anlatmadığımız için utanalım. Yani, sorumluluğu üzerimize alalım.

Hayırseverlik: “Engelli kardeşlerimiz”

Umarım bunlar size masal gibi gelmiyordur? El birliğiyle yarattığımız yaşam işte bu! Önemli sorunlarımız var; ve bu sorunlar ne beni karga tulumba kucaklayarak merdivenleri çıkartmanızla, ne sandalyeme yapışarak otobüse binmeme yardım etmenizle, ne cebime para, altıma uyduruktan sandalye koymanızla, ne bana şefkat göstermenizle, ne sevgi kelebeği misali üstüme konmanızla, ne de sahile vurmuş denizyıldızı muamelesi yapmanızla düzelir! Sakatlık mevzuu ciddi bir iştir ve gerçek çözümler de ancak politik tavır alışlarla ve mücadelelerle mümkündür.

Başlığa dönecek olursak

İşte, “potansiyel eşcinsellik” ne kadar anlamlıysa, “potansiyel sakatlık” da o kadar anlamlıdır! Bir gün kadın olma ihtimalimize karşılık kadın haklarını savunmak ne kadar saçma ise, bir gün sakat olma ihtimaline karşı sakatlara “göz kulak olmak” da o kadar saçmadır. Başörtüsü takan kadının, hamile kadının, yaşlı adamın, siyah tenli adamın vs. yaşamı ne kadar trajik-değil-se, nasıl ki onların yaşamlarını zorlaştıran şeyler çok büyük oranda toplumsal kurgularsa, sakatların yaşamlarını zorlaştıran, onları dezavantajlı hale getiren şeyler de toplumsal kurgulardır.

Hangimizin yaşamı zorluklardan müstesna? Hepimiz bir şeylerle baş etmeye çalışıyoruz! Bırakalım ne olup ne olmadığımızı, yekten, herkes saygı görmeyi ve keyifli bir yaşam sürmeyi hak ediyor diyelim, “korkmadan” birbirimize omuz verelim, olsun bitsin!

* Engelliler.Biz Platformu | Engelliler.Biz Platformu - SENİN BEDENİN, SORUN ETMEYİ BIRAK ARTIK!
 
Bülent bey size bir nebze katılıyorum tamam saydığınız nitelikte insanlar var fakat her sağlam insan bir engelli adayıdır düsturuyla hareket etmek doğrudur çünkü insan yarın bigün kendisinin engelli olacağını düşünerek hareket edebilir ise o zaman engellilere yani bize hor gözle bakmaktan sakınır ve bu sayede engelli biriyle daha dikkatli diyalog kurar eğer kişi bu düşünceye sahip ise ne mutlu ona ha eğer art niyetli yaklaşırsa günahı ona zaten o tip adamlarda pek dikiş tutturamaz bu hayatta kaybolur giderler vaktiyle benimle alay eden biri vardı bana her takıldığında Allah sana da versin derdim ve bir gün öğrendim ki çok beter duruma düşmüş hem gözlerini kaybetmiş hem böbrek hastası olmuş hem kalp ameliyatı geçirmiş bu tip şeyleri çok takmamak lazım ha sizin de dediğiniz gibi bütün engelliler dayanışma içinde olursak zorlukları daha kolay aşarız
saygılar
 
Başlarına gelince de 'bizim şunun şuyuda şöyleydide, sizinki yine iyi şunu yapabiliyormuş' ya da 'benim şuyumun şuyuda şöylede, sizinki şunları yapabilseymiş yine iyiymiş' gibi kıyaslamaya başlıyorlar.. O durumda bile bizim yapabildiklerimizin ve yapamadıklarımızın muhakamesini yapıyorlar. Biz ne yapabiliriz diyen yok! Neden yapamıyor diyen yok, 'acaba şu şöyle olsa en azından şunu rahat yapabilir mi?' diyen yok..
Ve başkalaştırmaları konusunda en en en rahatsız olduğum şeyde yanında çocuk görünce 'senin mi?' diye sormaları.. Herhangi bir bayanın yada erkeğin yanında görünce soruluyor mu, neden tekerlekli sandalyede olunca değişiyor işler.. Birilerinin, çocuğun bacakla yapılmadığını,bacakla taşınmadığını anlatması gerekiyor onlara..
 
'Her insan sakat adayıdır' cümlesini en çok da engellilerden kullanıyor...Ben sakatım dikkat et sen de benim gibi olabilirsin mesajı verilmeye çalışılıyor üstü örtük olarak...Bunun bir savunma mekanizması olduğunu düşünüyorum..
Yaşamda kendimize bir yol açmaya çalışırken yanlış düşüncelere sapabiliyoruz..
Engellilerin bir de bedduası var, "Allah seni benden beter etsin":)
Bu bedduayla kişi kendini nasılda kötü,hasta,çaresiz bir duruma soktuğunun farkında değil...
 
Yoo Bülent bey masal değil gerçekler! 'Bu gün böyleyiz ama yarın ne olucağımız belli değil' Ben bu cümleden nefret ediyorum.Acıma duygusu başka bişey değil!! Biz sadece hayatımızın kolaylaşmasını istiyoruz. Ama olmuyor olamıyor! sözde herkes 'potansiyel engelli' ama bir metrelik rampayı yapacak uygun yer bulamıyorlar..Bazı yerlerede öyle yapıyolar yapıyolarki kafan gözün yarılsın düşünen kim!! evden çıkıp kuaföre, markete, kasaba, bakkala, sinemaya, tiyatroya, arkadaşlarıma, aklıma geldiğinde yalnız çıkıp gidebilmem imkansız gibi bişey yaya kaldırımına çıkış bile zor bulunuyor.. Sadece kolaylık istiyoruz. Bizi konuşmalarına gerek yok...
 
düşünceler düşünceler düşünceler....
ya bence sorun engelli olmakta yada sakat olmakta yada özürlü herne diyorsanız bunda değil. sorun farklı olmakta.davranışta yürüşüyüşte konuşmada günlük hayatta farklı bir haliniz varsa hapı yutuyorsunuz. bu sadece engellinin başına gelen bir olgu değilki farklı olan herkes bu yaftalamayı ötekileştirmeyi yaşıyor hatta bazıları özellikle yazar olanlar o kadar fazla yaşıyorki kendi ülkesinde bu durumdan rahatsız olmayı bırakın ülkesinde sevdiğin insanlarla bile yaşamayayıp terketmek sorunda kalıyor yada dikkat edin gidemeyip kalanlar yazılarında hep gitmekten bahsediyor..
abi sevmiyoruz farklı olanı farklı davrananı,yürüyeni,konuşanı ve düşünenin... korkulması ve sakınılması gereken yaratıklar olarak bakıyoruz onlara. böle bir toplumsal billiçatımız var düşmanlar yaratıp savaşıyoruz yada hor görüp aşağılıyoruz yada küstürüp kaçırıyoruz böyle yasanır sanıyoruz farklı bir yasam alanı ve amacı olamayacakmışcasına
ne kadar farklı isen o kadar payına düşeni alıyorsun. açıkcası bir ortapetik engelli dostumun spastikler kadar tepki görmediğini düşüyorum yada ötekileştirilmediğini.çünkü toplum ne kadarını keendine yakın buluyorsa yakın bulduğu oranda yakınlaştıyor seni kendine.tıpkı siyasal düşünceler gibi biraz farklıysan biraz orta farlıysan orta çok marjinalsen işte o kadar payına düşen ötekileşmeyi yaşıyorsun.ha ne oluyor sonuçta onuda söleyeyim çünkü bunun deneyimlenmesini hem kişisel tarihimde hemde toplumsal tarihimizde yasadık.
bir insanı yada bir düşünceyi farklı olduğundan dolayı ne kadar ötekileştirdiyse toplum bir sürenin geçmersinin ardından bir o kadar tanrılaşrıyor ve kutsallaştırıyor içine almaya başlıyor. kişisel ve toplumsal vicdan azabı diyorum ben buna
 
ben de bir olay anlatayım
bir gün bir arkadaşımla buluşacağız uzun zamandır görüşmedik gelirken kimseyi getirme beraber takılalım dedim sen tut abini getir abisi takılmış peşine gerçi abisi beni görür görmez dedi ki:
-sen yemek yerken ağzını nasıl buluyorsun?
-sen yemek yerken aynaya mı bakıyorsun? dedim ben de
sonra bu tuttu
-sizin çocuğunuz oluyor mu? dedi ben de
-çocuk gözle mi yapılıyor? dedim
bunun üzerine mosmor oldu hiçbir şey demeden masadan kalktı gitti
ya arkadaş bu kadar dengesizlik olur kadının biri de bizim görme engelli arkadaşa
-sen konuşabiliyormuydun? demiş bizim ki de:
-sen bunu sormak için düşünebiliyormuydun? demiş kadın mosmor olmuş
bir lafı söylerken 40 kere düşünüp bir kere konuşmak lazım ama bu bizim insanımızda ne gezer
 
Bu gibi söylemlerde siyasilerin ve sivil toplumun hatası büyük.

Kardeşlerimiz, özürlülerimiz, kadınlarımız... Şu -miz, -mız ekleri siyasetçiler sayesinde insanların diline pelesenk oldu. Onlar bizim ve hepsine özen gösteriyoruz, hepsi ile ilgileniyoruz, himayelerimize alıyoruz manalarını taşıyor. Tepeden bir bakış bu, en tepeden. Güya korumacı, güya ilgili. Bilinçaltına şöyle kodlamaları da oluyordur; şimdi onlar bizim ya, sen de bizimle hareket etmezsen bu ilgi, alaka, itina durumlarının dışında kalırsın. Ya bizden değilsin ya da düşüncesizsin...

Sivil toplum kuruluşlarının da bundan aşağı kalır yanı yok maalesef. Yapılmaya çalışılan kampanyalar, bulunan sloganlar, projelerin içerikleri o kadar hayal ettiğimiz amaca uygun değil, o kadar kötü ve o kadar acıklı ki istediğin kadar iyi iş yaptığını düşün dilini iyi kullanmadığın, kurduğun cümlelerin alt anlamlarına bakmadığın sürece "sakat hareketi"ni ileriye taşımak mümkün olmaz. Aksine geri çekersin, yerin dibine...

Tabii başkalarına yüklenmek, onları suçlamak yapılabilecek en kolay işlerden biri. "Peki sen ne yapıyorsun?" diye sorarlar adama. Burada ezberci kesime senin benim neyden mutlu olup olmadığımızı, neye öykünüp neye öykünmediğimizi anlatmamız gerekiyor. Kimse durup dururken bunlardan haberdar olamaz.

Sunum veya konuşma yapmaya gittiğim yerlerde kadınlara hep şunu söylüyorum. Davet edildiğiniz ve hatta uygunsa davet edilmediğiniz her yere gidin, konuşun, kahkaha atın, öksürün. Kadın olarak her yerde var olabileceğinizi bir virüs gibi yayın etrafınıza, görünür olun.

Herkesin kendine düşen görevi yapabilmesi dileklerimle...
 
Veritas; Haklısın heryerde olmalıyız..
Geçen sezon tuttuğum takımın maçına gitmek istedim.Ben kendime güvendiğim için maçı trübünden seyretmek istedim.Fakat kapıya kadar arabamla gittiğimden görevli hemen senin yerin burası değil diye çıkıştı. Benim yerim burda! bileti burdan aldım dedim.Ama giremezsin aşağıya engelliler bölümüne inmek zorundasın dedi. Yanımdakiler hemen atladılar durun siz konuşmayın diye susturdum onları. Görevliye sizce sakıncası yoksa çıkış kapısını açarsanız ordan daha kolay girerim. Kısa mesafe yürüyebiliyorum. Açmazsanız turnikelerden de girerim ben dedim. Burada seyredicem maçımı. Olmaz! senin yerin burası değil deyip başka bişey demiyo..Biz grup geldik ben kendime güveniyorsam siz bana ayırımcılık uygulayamazsın benim yerime konuşamazsınız beni sırtınızda içeri götürmenizi istemiyorum sizden dedim..Hayııır!! deyip arkasını döndü gitti..O diğer taraftayken kim takar onu arkadaşlarla girdik kapıdan bana yardımcı oldular kapı biraz ağır ya onun için. İçeri geçerkende özellikle yüzüne bakarak girdim gülümsedim hiçbişey demedi isterse desin..:)
ooooooh!! harika eğlendik tezahüratlar, şarkılar,birde takım galip geldi.. Bende görevliye karşı galibiyet almıştım güzel bir gündü.:)
 
Bir sandalye kullanıcısı olarak çok sık duyduğum bir kelime" Herkes bir gün engelli adayıdır." Her hangi bir yerde önüme bir engel çıktığında etrafımdakiler yada görevliler eksikliğin neden yapılmadığını şaşkınlıkla farkına varırken; O ünlü kelime dudaklarından dökülüveriyor "her insan bir engelli adayıdır." Yarın ne olacağını kimse bilemez şurada bir araba çarpıp bende engelli olabilirim.
Önümüzdeki engellerin kaldırılması herkes bir gün engelli adayı olduğu için kaldırılmalı düşüncesi yerleşik bir görüş olmuş .Herkesin dilinde. Bunlar yapılmalı,böyle olmalı ,şöyle olmalı,Çünkü yarın ben de engelli olabilirim. O kadar rahat söyleniyor ki Sanki bir deyim olmuş ne anlam ifade ettiğinin bir önemi yok.
"HAYIR,HAYIR" diyorum. bu yapılacaksa bunun için değil hayır bunun için değil. Yapılacaksa; Her vatandaş verilen hizmetlerden yararlanmaya eşit derecede hak sahibi ise; Engelli de bu ülkenin asli bir vatandaşı ise işte bu yüzden yapılmalı hak olduğu için
herkes eğitimden sağlıktan ulaşımdan sosyal alanların kullanımından eşit derecede faydalanma hakkına sahip İşte bu yüzden yapılmalı." bir hak olduğu için."
 
Bülent'in yazısını zevkle okudum. Özellikle sorumsuzluk başlığı vurucu geldi. literatür (istatistikler) diyor ki; doğuştan sakatlık oranı tüm sakatlıklar içinde %3 düzeyindedir. Bizde, doğuştan denen sakatlıklar da önlenebilir kategorisindedir. Bu durumda "sakat olmayan herkes sakatlık adayıdır" önermesi doğrudur ve sakatlık kavram olarak (illa kutuplaştıracaksak) negatiftir. Negatif olan insanlar değildir, durumun kendisidir. Bunu kabul etmenin ötekileştirme, anlamama, acıma vs. içermediğini düşünüyorum. Ve asıl Bülent'in eleştirdiği sistemin sakatlığa negatif anlam yüklemediğini, bu yolla kader, yazgı olarak sunabildiğini düşünüyorum. Memnun olduğun kadar olmadığın durumu da hak etmişsindir ve bundan birey olarak sen sorumlusun diyor bize. Sistem (kapitalizm) sakatlığı o denli olağan görüyor ki önleme çalışmalarını gerekli görmüyor. Ya da nedeni ise çözümü olamaz gerçeğini biliyor. Ve sokağa çıkamamak da toplumsal algıda olağan değil mi? Sakatsan çıkmamalısın!

Sakatlık sorunlarının liberal anlayış tarafından ötekileştirme kavramına hapsolunduğunu da düşünüyorum. Sakatlığın, milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilikle benzemediği görüşündeyim. "Öteki" dediğimizde sorunun küçüldüğünü ve aslında çözümün de kolay olduğunu söylemiş oluyoruz.
 
Ben konunun başka bir yönüne dikkat çekmek istiyorum...

Sakatlık denilince neden bütün argümanlar BEDENSEL sakatlık üstünden tartışılıyor?

Yukarıdaki örneklerin çoğu fiziksel engellerle ilgili... Peki zihinsel engelliler, psikiyatrik engelliler ne olacak? Bunlar yok mu? Örneğin her insan depresyona girebilir, obsesif olabilir, veya şizofreni hastası olabilir.
 
Pasaman
arkadaşımın hiçbir engeli yok kaldı ki abisi merak etsin ama merak eden biri tutupta sizin çocuğunuz oluyor mu? diye sormaz ben bunda art niyet ararım zaten onun tavırları da o yöndeydi daha bunun gibi neler yaşadım neyse bu açıklama yeterli olur sanırım
 
bu neye benziyor iman etmemiş birini cehennem azabı ile imana davet etmeye benziyor.Yani bak sağlam adam yarın sende sakat kalabilirsin bu nedenle engelliye saygı göster müşfik kollarını aç ,aman onu üzme acınası gözle bakmaya devam et demek gibi geliyor bana.Aynı buna benzer sakatlar konusunda bir yerlerde olmuş yada çaba emek veren birine ailenizde engelli biri var mı ?sorusunda da aklıma gelen durum.Doğrusu ise herkes sorumlu davranmalı hak ve hukuka riyayet göstermeli öncelikle sevgi ve saygıya dayalı bir ortam yaratmanın çabası olması .
 
Dilsaz;

Pratik açıdan tabii ki herkes sakat olma potansiyeli taşır. Ama ben sokaktaki sakatlar ve sakat hakları söz konusu olduğunda, bu potansiyelin hiç bir anlamı olmadığını söylüyorum. Alışveriş yapan birine hizmet sunarken karşındakine bakıp "potansiyel olarak onun gibi olabilirim" diye düşünüp hizmet sunmazsınız. Kamu hizmeti de "ben de birgün sakat-başörtülü vs. olabilirim" diye düşünerek yapılmaz. Toplumsal yaşayışın kuralları herkesin keyifli ve rahat bir hayat sürmesi temelinde belirlenir (yani öyle olması gerekir:)). Sakatlar söz konusu olduğunda da bu böyledir, kadınlar söz konusu olduğunda da, ne bileyim işte, eşcinseller söz konusu olduğunda da. Birey olarak üzerimizde etik bir sorumuluk taşıyorsak, kimin ne olduğuna bakmadan elimizden geleni yapmamız gerekir.

Konuya sakatlığın negatif bir anlam içerip içermediği yönünden bakarsak. Ben sakatlığın ne pozitif ne de negatif bir anlam içerdiğini düşünüyorum. Sıradan bir hal işte. Kimine göre negatif olan kimine göre değildir. Sakat doğmak da sonradan sakat olmak da hayatın sıradan bir parçası. İlle de negatiflik arayacaksak, bunu bedende/zihinde değil, o bedene/zihine hayatı dar eden kafalarda/sistemde aramalıyız. Tekerlekli sandalye kullanıyorum. Benim nerem negatif? Ama ben gündelik yaşamımda milyon tane negatif durum görüyorum ve hiç birisi benimle ilgili değil. Hepsi sakat olmayanların maarifeti.

"'Öteki' dediğimizde sorunun küçüldüğünü ve aslında çözümün de kolay olduğunu söylemiş oluyoruz." . Bunu tam anlamadım?
 
harika bir yazı olmuş bülent kalemine sağlık
sakatlar sakatlık meselesine daha politik bakmalı ve politik bir mücadele yürütmeli bu yazı bunun bir örneği ve daha çok yazmalı çizmeli ısrarla yüzleşmelerini sağlamalı
ben de radikal iki ye yazmıştım linklerini ekliyorum eski yazılar ama okumak isteyen olursa diye
sevgiler

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=971600&CategoryID=42

[URL]http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=973820&CategoryID=42
[/URL]
 
Bülent Bey, yazınıza bayıldım. Sakatlığa, SAKAT BAKIŞI öyle güzel anlatmışsınız ki... Aslında, sakatlığıyla bütünleşen hiç kimse, bu beddua gibi ifadeyi kabul bile edemez bence.
Örneğin, biliyorsunuz ben spastiğim, beynimle kaslarımı yönetemiyorum. Bunun kötü bir durum olduğunu, benim adıma kim düşünebilir? Kimin böyle bir hakkı var? "Potansiyel Engellilik Tehdidi ve Korkusu" işe yarasaydı, bugüne dek tüm sorunlarımız çözümlenirdi zaten. "HERKES ENGELLİ ADAYIDIR.", empati değil, acıma duygusu yaratan, içi bomboş bir kalıp cümledir bence.
 
arkadaşlar bende edngelliyim ve şuna inaniyorum ne kadar güçlü görünmeye çalışsakta etrafımızdaki insanların o bakışları bize çoğu zaman ölümden daha ağır geliyor ,insanlar empati duygujlarını kaybetmiş durumdalar bence insanlar bakış açılarını değiştirmediği sürece hep içimiz buruk ve dünyaya küs olamktan korkoyoruzzz, ben hiç bir zaman engelliyim diyhe kendimi frenlemedim ,toplum dışına çıkmadım şundan eminim ki engelli olmam beni insanlardan uzaklaştırmadı ama şunu da söyleyebilirim çoğu sağlam insanın bozuk kişiliğinin yanında benim engelimin emin olun hiç bir anlamı yokk belki hastayız ,belki sakatız ,belki şansız ız ama etrafımızda ki çoğu insandan daha inançlı, daha mücadeleci ve daha savaşçıyızzz sadece tek istediğimizz toplumda yapamadığımız (örneğin tekerlikli ile kaldırıma çıkamamamız) benzer durumlarınn düzeltilmesidir bizim tek isteğimiz önümüzdeki engellerin kaldırılmasıdır....
 
Çok haklı bir yazı olmuş.Benim de hep midemi bulandırmıştır o cümle...
 
Selamlar Bülent hocam
Sorunlarımıza araştırmacı bir akademisyen gibi değiniyorsunuz. Bazen takip etmekte zorlanıyorum ama yerinde gerekli tespitler. Toplumda bir algı sorunu var ve bunun kurbanları biz oluyoruz. Senelerdir değnek kullanarak yürürüm çok düşüp kalktım fakat dert etmedim. Genelde kendime üzülmem fakat birileri "vah kuzum ne halde gidiyor Allah yardım etsin..." dedi mi onlara kanıp "vah halime vay halime.." deyip üzülmüşümdür. Topluluk Psikolojisi. Bazen de farklı düşünür onlara kızarım. Bana faydanız varsa yapın ama acımayı bırakın demek isterim.
Pozitif veya Negatif anlam; içinde bulunulan durumun bir referansla kıyaslanması ile belirlenebilir. Sakatlık durumu sağlam kişinin referans durumunda negatif anlamdadır. Fakat sakatlık benim için nötr anlamda çünkü ben içindeyim. Sağlamlık da pozitif anlamda olsa da benim ulaşamayacağım durum olduğu için anlam ifade etmiyor. Sağlam kişilerin sadece vücut noksanlarına değinerek diğer insani özellikleri değerlendirmeden sakat insanları negatif anlamla etiketlemelerine karşıyım. İnsan kendini nasıl görür hissederse öyle yaşar. Başkalarının istediği gibi düşünmekten çıkıp kendi istediğimiz gibi düşünüp yaşamalıyız. Yolda yürürken acaba kötü mü görünüyorum diye aklıma gelirdi. Sonra derdim: Benim dışarıda ne gördüğüm önemli. Başkaları kötü görecekse bakmasın başka yere dönsün. Hem ben onlar için değil kendim için yaşıyorum.
 
Her insan engelli adayıdır projesi başlatıp özellikle üst düzey yöneticilerden başlayarak bir organlarını devre dışı bırakıp en az bir gün öyle çalışma yapmasını sağlayabilsek... Ben özellikle kendini bilmez arkadaşımdan denedim en basit şekilde ..ve çok başarılı oldu
 
Valla süper adamlar bir birinden güzel yorumlar yapılmış hepinize saygı ve segilerimile, farklı olmasa bile bir yorumda ben ekliyecegim,
Asla ama asla biz engelliler yaşam felsefesi, anatomisi ıçinde oldugumuzu hic bir suretle inkar edemeyiz günümüzde her şeyin tedavisi var sadece ölümün yok yasamda cok buyuk yerlerimiz var her engelli bir gun Allahın huzuruna çıkacaktır kimse kimseyi tehtid etmesin yumurta tavuktanmi oldu yoksa tavuk yumurtadanmi bir başka deyişle her insan bir engelli adayı deyildir biz onları sevmedikce korumadikca tabiatta herşey denge üzerine kurulmuştur kuranı kerim büyük sevgi aşk hic bir saglam adam engelli deyildir biz sevmedikce korumamiz altına almadıkca bizi Allah seçti bizlerde oylarimizla onları seciyoruz sevgili Atatürkúm benim
 
Kalemine sağlık,harika bir anlatım.Her cümleni hislerime tercüman olduğunu düşünerek okudum...
 
Üst Alt