Kendi kendine kalacağın bir zaman dilimi ayır kendine, ve bu zaman diliminde şimdi ne yapacağım yarın ne olacak diye düşünme... mutlaka hoşlandığın, sana keyif veren birşey vardır, onunla ilgilen. Ailen ve geçim için elinden geleni yapıyorsan daha ne yapabilirim üstüne ne koyabilirim diye diye kendini yiyip bitirme çünkü hali hazırda elinden geleni yapıyor ve sorumluluğunu yerine getiriyorsun. Ailenin her söylediğinide kafana takma muhtemel bir kuşak çatışması insanı çıkmaza sürükleyebilir, herseyi olurundan al. Sana biraz kendimden örnek vereyim.
Ben 11 yaşında annemi kaybettim ve hiç mi hiç anlaşamadığım babam ve daha sonraları hayatımıza giren ambiyane tabir ile "cici annelerim" le yaşadım. Annelerimle diyorum çünkü; babam, annem vefat ettikten sonra 2 defa evlendi ki bu evliliklerin altında yatan maksatı az çok tahmin edersiniz. gönül ilişkisinden çok geleceği garanti altına alma ilişkisiydi. bu dönemlerde senin hissetiklerini yaşadıklarını bende yaşadım.Aklımda her daim saçma sapan sorgulamalar, düşünceler, vurdum duymazlık, üşengeçlik, sokaktan eve girmemeler, gece boyu dışarda takılmalar. düşünsenize 16-17 yaşındayım gece vakitlerine kadar sokaklardayım, evde oturup derslerime çalışmam gerekirken... Ama sokakta olmak evden, babamla yaşadığım anlaşmazlıklardan uzak olmak, adeta kendimi kapattığım odamın dışında olmak huzurdu adeta benim için. lisey'di üniversite sınavıydı ki üniversiteye giremedim ve liseden mevzun olduğum gün çalışmaya başladım. 2000 yılından beri çalışıyorum ve en fazla çalışma hayatıma 1 yıl ara verdim taki 25 yaşında tekrar girdiğim üniversite sınavını kazanana kadar. üniversiteyi kazanınca o öğrencilik havasını solumak için istanbul yolunu tutum. 1 sene sonunda, o hiç kavgalarımızın bittmediği babamı özlerken ölümü ile sarsıldım. kavgalarımızı özlerken, yüzünü göremeyeceğimi, kokusunu birdaha koklayamayacağım düşüncelerine alışmaya çalışırken, hayatın asıl bu noktadan sonra başlayacağı gerçeği ile yüzleştim. Bu noktadan sonra beni kurtaran tek bir kararım oldu; 26 yaşındaydım, rahmetli annem ve babam ( ki Allah razı olsun onlardan, toprakları bol mekanları cennet olsun ) ömür boyu çalıştıkları ve biriktirdikleri ile bana rahat bir gelecek en azından rahat birkaç yıl bırakmışlardı ardlarında. kendi mi ve bu elimdekileri düşündüm bir gün. istanbulda dersleri pekde iyi olmayan yetişkin bir üniversite öğrencisiydim, ya elimde olanları kendimi kaybederek, eriterek, sıfırı görene kadar saçma salak bir şekilde harcayacaktım yada sevgilim ile evlenip düzenli bir aile hayatına geçerek düzenli bir şekilde sorumluluk sahibi, düzenli bir birey olarak hayatıma devam edecektim. ve o kararı verdim, ailemi kurdum. elimizde olanlarla yeri geldik gezdik-yedik, yeri geldi geleceğe yatırım yaptık. hiçbir zaman, ne annemin ölümünde, ne babamın ölümünde artık bitti demedim. Çok zaman aklımı kurcaladı lakin hep uğruna ölünmeyecek birşey aradım buldun. Ölüm düşüncesi nezaman terazinin kefesine ağırlık koysa, diğer kefeye birşeyler koymaya çalıştım. Ölüm hiç bir şeyin sonu, ilacı, faydası değildir. hangi din'e, hangi ırka mensup olursan ol, ölüm hiçbir zaman insana yar olmaz.
Her zaman kendine yapacak birşey bul. ben 30 yaşında kumandalı profesyonel tip arabalara sardım. internetten ikinci el birtane edindim, bir kaç zaman onunla takıldım boş zamanlarımda eşimden ve evimden vakit buldukca. sonra sonra bu heves büyüdükce sonun olmadığını ve gitgide daha çok harcama yapmam gerektiğini gördüm yine bir karar verdim ve kestim ilişkimi bu hobby ile. şuan 33 yaşındayım, Allaha emanet bir oğlum ve çok sevdiğim bir eşim var. Her ailede her hanede olduğu gibi bizde dönem dönem sıkılıyoruz ( maddi açıdan ), yani fazlaca gezip tozup ipin ucunu kaçırmak istemiyoruz. Dolaysıyla hemen hemen hiç gezmiyoruz desem yeridir. sanırım birazda fazla idareli davranıyoruz. şimdi daha öncede var olan ama layığı ile yapamadığım bir hobby olan akvaryumculuğa heves saldım . Bu sefer içinde canlı bitkilerin olduğu, peyzaj'ını kendim yapacağım güzel bir akvaryum kurmak niyetindeyim ki bunun için ilk iş olan akvaryumumu edindim bile. acelemde yok yavaş yavaş zamana yaya yaya keyfini çıkara çıkara kuracağım akvaryumumu. Sende dene arkadaşım, akvaryum olmaz, RC model araçlar/uçaklar olur, müsaitsen bir canlı al besle büyüt onunla ilgilen ve büyümesine gelişmesine şahitlik et, outdoor dediğimiz olaylara gir, bir bisiklet al zamanın varsa bir yürüyüş gurubuna katıl onlarla haftasonları yürüyüşlere çık. Arkadaşların söylediği gibi, kuran oku biliyorsan, bilmiyorsan günah değil ya öğrenmeye çalış tesvirleri çevirileri oku. Ne yaparsan yap ! Asla ama asla ölümün bir çare olduğunu düşünme, çünkü değil. Çünkü aydınlığı nefes alıp veriyorken görmek güzel. Nesef alıp vermiyorken aydınlığın nasıl göründüğünü hiç kimse tecrübe edip geri gelmedi, o karanlıkta bizi nasıl bir aydınlığın beklediğini hiçbirimiz bilmiyorum. O yüzden nefes almaktan vazgeçme, vazgeçmeki o aydınlığın seni nasıl ısıtacağını birzat kendin şahit ol ve emin ol ki o aydınlık çok güzel olacak. O geri dönüş muhteşem olacak. ve yine şunu unutma
[SIZE=5]ÖLÜM ASLA YAR DEĞİLDİR !
[SIZE=2]Arkadaşlar, imla hatalarım olabilir, konu içerisinde daldan dala atlamış akıcılığı bozmuş olabilirim af ola lütfen. Sadece yardımcı olmak adına kendimden bir kesit ve hissetiklerimi yazmak istedim.[/SIZE][SIZE=2][/SIZE][SIZE=2][/SIZE][SIZE=2][/SIZE][/SIZE]