2002-2003 yılında Lise 3. Sınıftayken son dönem komposizyon sınavında hocanın vermiş olduğu 3 secenek içinden bu konuyu içeren başlığı seçip yazmışım yıllar önce bunları.Ve bu gün 2008 yılında yaşamaktayken yıllık lise dergisinde yayınlanan yazılarımı bulup okuyunca işte bir kez daha ben buyum ben kendim olabilmeyi başarmışım dedim kendime.Çünki ben sadece yüreğimi yazabilirsem ben olurum.
Konu:zenginlik yada fakirlik insana hayatta neler kaybettirip neler kazandırır?
Olaylar kendi hayatımla alakalı değil sadece hayalde varolan bir hikayeden ibarettir.
SAKLI KENTİN SAKLI KALMIŞ İNSANLARI
Güneş pencereden beni uyandırabilmek için camlarla kavgasını başlatmıştı bile...Bu savaşın neden başladığını , kuşların neden hiç durmadan neden şarkılar fısıldadığını anlamış değilim.İşte yine ayni ses...Annem kapımı çalmış beni uyandırıyor.Uyanıyor,yataktan kalkıyor kahvaltı bile yapmadan çıkıyorum...
İlk baharın günleri...Meğer onları ne çok seviyormuşum.Hava o kadar güzeldiki...Sıcacık parlak,mutluluk kokan bir güneş;ağaçların mis kokuları,insanlar cıvıl cıvıl,yemyeşil bir portre...Böyle güzel bir günde,alıp başımı kendimi doğaya atmak hissi var oldu içimde.Nitekim,minik bir kuş misali kendimi teslim ettim doğaya,o güzelim havaya.
Yürüyorum.İşte çok sevdiğim , demli çay kokuları durmadan bir kez daha demlenen.İçinde ne sevgileri ,ne aşkları saklayan Saklı Kent’in saklı kalan Saklı Park’ındayım.Sevinç çığlıkları atan çocuklar,çay keyfi yapan kadınlar ,sofrasını yere sermiş o güzel insanlarım.Saklı kalıp saklı mutluluklar yaşayan,mutluluğun simgeleri,hayatın gülücükleri...Bir sevinç sarmıştı yine içimi.Oysa ne dertler ,ne acılar vardı yüreğimde.Ne umutlar besliyordum içimde;oysa hiç biri istediğim gibi gerçekleşmemiş.Ben kendimi bundan bir ay öncesine kadar odama hapsetmiştim.Üzerimde yine ayni giysiler:Kırmızı yırtık,yamalı bir pantolon parmak ucu delinmiş ayakkabılar,üzerimde kolları kısalmış annemden kalma bir hırka.Elimde tükenmeye yüz tutmuş bir kalem ve defter.Oturdum yine her zaman oturduğum parkın bankına.Elimde ki defter ve burada kendime söylediğim amansız sözler saklı kalmıştı hepsi yanımda.Başladım yine yazmaya durmadan kendime öğütler verip bven olmaya çalışmaya...
‘’MUTSUZSAN MUTLU OLMAYA ÇALIŞACAKSIN HAYATTA.ÇİRKİN ESKİMİŞ BİR EVDE YAŞIYOR OLSANDA ÜZERİNDE ESKİ KIYAFETLER EMANET GİBİ DEĞİL SANA AİT VE SEN OLARAK KALMALI.YAŞAMI OLDUĞUN GİBİ KABUL EDECEK VE UTANMAYACAKSIN.SEVECEKSİN DOĞAYI İNSANLARI VE HAYVANLARI.SEVGİN DEĞİŞEN DEĞİL AYNİ OLMALI BİR İNSANA HİSSEDEBİLDİĞİN SEVGİ KADARINI HAYVAN YADA CANSIZ OLAN EŞYALARA KARŞIDA HİSSEDEBİLECEKSİN HER ZAMAN ÇIKARSIZ VE MÜBALAĞASIZ.FAKİRLİKTEN UTANMA AMA ZENGİN OLMAYIDA ASLA AMAÇLAMA.KORK KÖTÜVE BENCİL İNSANLARDAN AMA ASLA YILMA.MUTLULUĞUN SIRRI ZENGİN YADA FAKİR OLMAKTA DEĞİL SADECE MUTLU OLABİLMEK İÇİN ÖNÜMÜZDEKİ YOLLARI BULMAKTA.’’Kendime bunları öğütlemişim.Ve kabul etmişim kendimi.Saklı kalan saklı yüreğiimin saklı parkı da işte sadece bundan ibaret.
Konu:zenginlik yada fakirlik insana hayatta neler kaybettirip neler kazandırır?
Olaylar kendi hayatımla alakalı değil sadece hayalde varolan bir hikayeden ibarettir.
SAKLI KENTİN SAKLI KALMIŞ İNSANLARI
Güneş pencereden beni uyandırabilmek için camlarla kavgasını başlatmıştı bile...Bu savaşın neden başladığını , kuşların neden hiç durmadan neden şarkılar fısıldadığını anlamış değilim.İşte yine ayni ses...Annem kapımı çalmış beni uyandırıyor.Uyanıyor,yataktan kalkıyor kahvaltı bile yapmadan çıkıyorum...
İlk baharın günleri...Meğer onları ne çok seviyormuşum.Hava o kadar güzeldiki...Sıcacık parlak,mutluluk kokan bir güneş;ağaçların mis kokuları,insanlar cıvıl cıvıl,yemyeşil bir portre...Böyle güzel bir günde,alıp başımı kendimi doğaya atmak hissi var oldu içimde.Nitekim,minik bir kuş misali kendimi teslim ettim doğaya,o güzelim havaya.
Yürüyorum.İşte çok sevdiğim , demli çay kokuları durmadan bir kez daha demlenen.İçinde ne sevgileri ,ne aşkları saklayan Saklı Kent’in saklı kalan Saklı Park’ındayım.Sevinç çığlıkları atan çocuklar,çay keyfi yapan kadınlar ,sofrasını yere sermiş o güzel insanlarım.Saklı kalıp saklı mutluluklar yaşayan,mutluluğun simgeleri,hayatın gülücükleri...Bir sevinç sarmıştı yine içimi.Oysa ne dertler ,ne acılar vardı yüreğimde.Ne umutlar besliyordum içimde;oysa hiç biri istediğim gibi gerçekleşmemiş.Ben kendimi bundan bir ay öncesine kadar odama hapsetmiştim.Üzerimde yine ayni giysiler:Kırmızı yırtık,yamalı bir pantolon parmak ucu delinmiş ayakkabılar,üzerimde kolları kısalmış annemden kalma bir hırka.Elimde tükenmeye yüz tutmuş bir kalem ve defter.Oturdum yine her zaman oturduğum parkın bankına.Elimde ki defter ve burada kendime söylediğim amansız sözler saklı kalmıştı hepsi yanımda.Başladım yine yazmaya durmadan kendime öğütler verip bven olmaya çalışmaya...
‘’MUTSUZSAN MUTLU OLMAYA ÇALIŞACAKSIN HAYATTA.ÇİRKİN ESKİMİŞ BİR EVDE YAŞIYOR OLSANDA ÜZERİNDE ESKİ KIYAFETLER EMANET GİBİ DEĞİL SANA AİT VE SEN OLARAK KALMALI.YAŞAMI OLDUĞUN GİBİ KABUL EDECEK VE UTANMAYACAKSIN.SEVECEKSİN DOĞAYI İNSANLARI VE HAYVANLARI.SEVGİN DEĞİŞEN DEĞİL AYNİ OLMALI BİR İNSANA HİSSEDEBİLDİĞİN SEVGİ KADARINI HAYVAN YADA CANSIZ OLAN EŞYALARA KARŞIDA HİSSEDEBİLECEKSİN HER ZAMAN ÇIKARSIZ VE MÜBALAĞASIZ.FAKİRLİKTEN UTANMA AMA ZENGİN OLMAYIDA ASLA AMAÇLAMA.KORK KÖTÜVE BENCİL İNSANLARDAN AMA ASLA YILMA.MUTLULUĞUN SIRRI ZENGİN YADA FAKİR OLMAKTA DEĞİL SADECE MUTLU OLABİLMEK İÇİN ÖNÜMÜZDEKİ YOLLARI BULMAKTA.’’Kendime bunları öğütlemişim.Ve kabul etmişim kendimi.Saklı kalan saklı yüreğiimin saklı parkı da işte sadece bundan ibaret.