Sonbahar gecesi geziyorum sensiz olan sokaklarda,
Ay ışığının hafif aydınlattığı yeryüzünde titreyerek,
Yine soğuk yine kasvetli olan gecede,
İsminin harflerini rüzgara doğru heceleyerek,
Böyle bir gecenin gündüzüydü bana veda ettiğinde,
Yüreğime hançer saplanmış gibi acı verdiğinde,
Sanki o anda ölmüş hale getirdiğinde,
Sonbaharın ilik titreten soğuğuydu yine,
Volta atıyorum yalnız gecemde,
Hayalini gördüğüm ıssız sokaklarda,
Yürüyorum gece lambasının eşliğinde,
Kavuşmak için senin kollarına,
Oysa ki bir hayalden ibaret sonbahar gecesi varlığın,
Bulutlardaki siyahlık gibidir yalnızlığım,
Kapkaranlık olmuştur sensiz varlığım,
Soğukta düşünmekten uyuşmuştur parmaklarım,
Karanlıkta geliyor bir yankılanma,
Kahramanmaraş diyarından,
Kulağımı çınlatıyor gelen seda,
Sevdiğim sesi mi acaba,
Kendi sesimin yankısıdır gelen,
Sevdiğim dönmüştür arkasını ses gelmeden,
O kadar soğuk ki yüreği bana,
Sesi bile ulaştırmadan rüzgar getirdi kulaklarıma,
Yığıldım kasvetli gecede toprak anaya,
Kavuşturdum kollarımı sensiz olan bağrıma,
Yumdum gözlerimi karanlık semaya,
Daldım hülyalara sensiz olan dünyamda,
Sonbaharın soğuğu çarpıyor yanaklarıma,
Montumdan bedenime geliyor yavaşça,
Kaskatı kesiliyor varlığım toprağın üstünde,
Yalnız olduğum için kaldıracak yok yeryüzünde,
Gözlerin gözlerime geliyor zehir olan gecede,
Gülümsüyor hayallerimin içinde,
Boş olan gecede doluyor kollarım bedeninle,
Sıcaklık geliyor donmuş yüreğime,
Doyasıya sarılıyorum buz gibi karanlıkta,
Sevdiğim diye haykırıyorum alacakaranlığa,
Tan yerinin ağırmasına az bir süre kala,
Musmutlu oluyorum seninle kollarımda,
Güneş gibi doğuyorsun dünyama,
Gözlerim açılıyor sonunda,
Bakıyorum bomboş kollarıma,
Anlıyorum ki sadece bir hayalmiş o sarılma,
Sonunda gerçeğini nasip etsin Yüce Mevla,
Duamı ediyorum elektrik verilmiş gibi sarsılarak,
Gözyaşlarımı karanlık geceye bırakarak,
Seviyorum diye gökyüzüne haykırarak,
Güzel dileğimin kabul olacağına inanarak,
Ayalarımı dayıyorum asfaltın üstüne,
Doğruluyorum zor bela donmuş vaziyette,
Karanlıklara doğru devam ediyorum bitmeyen gecede,
Adımlarım çocuk adımları gibi aheste aheste,
Görünmüyor yolun sonu zifiri karanlıkta,
Adımlarım devam ediyor ağaçların arasında,
Hayalet görmüş gibi bakıyorum etrafa,
Sana dair hiçbir şey yok ortalıkta,
Bulacakmış gibi arıyorum çevremde,
Kapalı etrafım demir tellerle,
Mıhlanmış gibi olduğum yerde,
Kımıldayamıyorum sonbahar gecesinde,
Zümrüt Zümrüt diye bağırıyorum tellerin ardına,
Oysa ki hayalin bile yok orada,
Sesimin yankısı duyuluyor geçmeyen gecede,
Sesimi duyuruyor aleme,
Boşuna gidiyor sesim uzaklara,
İn cin bile yok ortalıkta,
Yalnızım sensiz olan buz gibi soğukta,
Isıtacak kibrit çöpü bile yok yanımda,
Soğuk terler basıyor tenimi bir anda,
Vücudum yapış yapış oluyor ayazda,
Öleceğim hissi geliyor usuma,
Sensiz mi veda edeceğim dünyaya,
Kolumun yeniyle siliyorum terlerimi,
Düşünüyorum geçirdiğimiz çok kısa da olsa güzel günleri,
Mutlulukla doluyor kalbimin içi,
Ölüm sanki mutluluğa gidişimin ilk yeri,
Sen gelince zifiri karanlıkta aklıma,
Ölüm şerbet gibi geliyor bana,
Yumuyorum gözlerimi son kez dünya hayatına,
Aşığım sana diyerek bırakıyorum kendimi toprağın kara bağrına,
Öldüm zannederek bırakmışım kendimi toprak anaya,
Bir ses, bir ses geliyor ölmedin henüz diye,
Ses olsa da görüntü yok hayatımın en uzun gecesinde,
Son gücümle doğrulmaya çalışsam da karanlıklara doğru,
Uzanıyorum geriye toprağa doğru,
Bir el uzanıyor bana doğru,
Kaldırıyor titreyen vücudumu,
Elin sahibi yok oluyor etrafımdan,
Kalıyorum yapayalnız gece de yine,
Nefesimi topluyorum aramak için sanki ebedi olan gecede,
Koşmaya başlıyorum karanlıklara doğru,
Bitmiyor okyanusa benzeyen yerin sonu,
Sonuna geldim artık gücümün,
Sensiz olan yaşamımda yaşadıkça sürün,
Yüzümden düşmüyor bitmeyen gecede hüzün,
Gel ki artık olsun düğün