Sevgili Tırtıl,
Ben şiir yazanların ve şiiri sevenlerin duyarlı insanlar olduğuna inanırım. Seninde şiirlerin insana okurken haz veriyor. Bu bakımdan senin düşüncelerini merak etmiş ve sana sormuştum. Cevabın için teşekkür ederim. Bu sitede hep beraber şiiri de tartışalım, sanatı da. Sokaktaki insana şiiri ve edebiyatı, sanatın her türünü sevdirelim. Çünkü estetik duygusu gelişmemiş bir insan, bana göre cılız bir insandır. Çünkü estetik, insana dünyayla ilişki kurmayı, olguları öznel değil nesnel olarak incelemeyi öğretir. Sanatın işlevi, iletişimsel, aydınlatıcı, gerçeklik üzerine ve haz üzerinedir. Bu bakımdan estetik nesne olan bir sanat eseriyle karşılaştığımızda değer belirleriz. O değerlere göre yaşamasını öğreniriz. İşte bu açıdan sanatın içindeki insanları önemsiyor, söylediklerine değer veriyorum.
Gelelim şiire. Ben şiir üzerine bir eğitim almadım. Öykü yazıyorum. Fakat bazen çalakalem şiirlerde yazarım. Ev işleri yaparken, insanlarla konuşurken, ya da bir olayın içinde kendimi bulduğumda kafamın içinde hep öykü kurgusu yaparım. İş bilgisayarın başına oturduğumda değişir. O yaptığım kurgular gider, o an yüreğim nereye giderse ben de oraya giderim. Bir de bakmışım ki, öykü kurguladığımın tam tersi olmuş. Hiçbir zaman kurguladığım öykü, kurguladığım gibi olmaz. Demişsin ya, o an şiir nereye giderse ben de oraya giderim diye. Ben de senin gibi kalem beni nereye sürüklerse oraya giderim.
Birinci ve ikinci maddede söylediklerine katılıyorum. Zaten şiiri, şiir yapan kısa ve özlü sözler olduğu gibi imgelerdir. Şu anda Nietzsche’nin “ Böyle Buyurdu Zerdüşt “ adlı kitabını okuyorum. İmgeleri bir harika. Gerçi bu şiir kitabı değil. Ama şiirsel yazılmış. Anlatmak istediklerini öyle kuvvetli imgelerle anlatmış ki, beynim vurgun yemiş gibi oluyor. İşte diyorum kendime. Estetik nesne budur. Kişiyi düşünmeye zorlayan, gerçeklikleri insanın yüzüne tokat gibi çarpan bir eser.
Üçüncü maddede söylediklerine gelince… Bir eser, gerçekliklerin hesaplaşmasıdır. Bu öyle bir hesaplaşmadır ki, bitip tükenmez. Tıpkı şiir gibi. Şiirde insan içindir. Yaşamdan gelir, yaşama yansır. Fakat bütün sanat dallarında olduğu gibi şiirinde bir amacı vardır. Şiir, insanları birbirine bağlayacak, gerçekliğin özünü sunacak, gerçekliği en üst düzeyde gösterecektir okura. Bu bakımdan şair, kendi öznelinde şiir yazarken, nesnel olanı unutmayacaktır. İşte bu anlamda şiir, geleceğin oluşturulması için çelişkiler çelişkisi olsa bile, insana hep olması gereken dünyayı gösterecektir. Yani iyiyi, güzeli, doğruyu. Desen ki bana senin yazdıkların böyle mi? Hayır. Nedense, ben Kafka’nın, , Poet Of The Darkness’in, Virginia Wolf’un etkisi altında çok kalmışım. Bütün yazdıklarımda karamsarlık, acı, hüzün ve ölüm temaları var. Bu bakımdan çok ağır eleştiriler alıyorum. Yaşama bakış açım sakat galiba.
Bence şiirde politika olmalı. Ama nasıl bir politika? Şiir gerçekliklerin bir yansıması ise, o gerçeklikler okura yansıtılmalı. Bak Rodin bu konuda ne diyor:
“ Sanat insanın en yüce görevidir. Çünkü dünyayı anlamaya ve anlatmaya çalışan düşünce temrinidir”
Eğer sanatçının bir dünya görüşü yok ise, gerçeklikleri okura nasıl aktaracaktır? İşte sanatçının gerçek dünya ile ilişki kurarken, o dünyayı kendi öznelinden geçirerek nesnel gerçeklikleri okura yansıtması ilk görevidir. Çünkü güzel olan, bütünsel olandır. Bir şiirin bir parçası güzel, bir parçası çirkin olamaz. Bu hem anlam bakımından böyledir, hem de biçimsel olarak.
Uzun uzun yazacak bir konu değil benim için demişsin. Neden? Şiir yazan birinden bunları duyunca şaşırdım doğrusu. Bütün Türk edebiyatı boyunca tartışılmış bir konuyu sen önemsiz mi görüyorsun? Belki de ben zorladım seni bu konunun içine çekerek. Ne yapayım? Ben bu konularda fikirlerimizi paylaşmayı seviyorum. Tabii ki, zorlama yok. İstediğin gibi yaz, sevgili Tırtıl. İnsanları anlamamakta benim cahilliğim!
Onun için şiirle felsefenin ilişkisine girmeyeceğim. Çünkü ben şiirle felsefenin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğuna inanıyorum. Kimsenin kafasını şişirmek istemem doğrusu.
Bilgi birikimi insanlığın insanlara armağan ettiği en büyük armağandır. Bilgilerimiz doğuştan olmayan sonradan edindiğimiz aktarımlardır. Ben senin aksine batı ya da doğu felsefecisi olsun, hiç fark etmiyor, onların yazdıklarından feyz alıyorum. Çünkü eğer ben yazmak istiyorsam, insanı ve dünyayı doğru algılamak için geçmişimi bilmek zorundayım. Ama gördüğün gibi, ben de cahilim. Henüz senin ne demek istediğini tam olarak algılayamadım.
Yine de cevap vermek zahmetinde bulunduğun için teşekkür ederim. Özür dilerim… Yine kitaplardan bahsettim. Yine bir sanatçının sanat hakkında dediklerinden örnek verdim. Ne yapayım? Herkesi kendim gibi zannediyorum. Daha çok peynir ekmek yemem gerekiyor çokkkk... :shock: :shock: :shock: :shock: