Sevgili COMANDANTE,
Düşüncelerini paylaşmana sözüm yok da, genelleme yapman pek olmamış..
Eğer o "genelleme" doğru olsaydı,
"örnek aldığın yaşamlar" da olmazdı!!! Onlar da
"Sonunda yenik düşer ve var olan hayata ayak uydurur"lardı.. Oysa öyle olmamış değil mi?
Örnek insan olmanın, önder insan olmanın belirli koşulları vardır!! Bu koşulları yerine getirmemişsen, yani "ehliyet sahibi" olamamışsan, başarılı olman imkânsızdır! (Bu koşulları daha sonra tartışırız.
"Bunalım takılmak" gençlikte olağandır! Ama bu bunalımı kalıcılaştırmak, gelecekteki yolunu ona göre çizmek ve o yolda yürümek 'yanlış'a götürür. Ya Müslüm Baba taifesinin 'jilet operasyonları' gibi vıcık vıcık bir arabesk eyleme ya da rahmetli Cem Karaca'nın dediği gibi
.."Ben görmedim, bir gün sen görürsün mutlaka yavrum, yavrum".. modunda bir ağlayıp sızlanma havasına sokar ki insanı, iflah olunmaz!
***
Hasantalay' Alıntı:
determinizm diye bir kural vardır buna çok inanırım
bizler yaşamamız gerekeni yaşarız
onun için hayatta hiç bir şeyi diğer olasılıklarla kıyaslamam
Sevgili Hasantalay,
"determinizm" aslında bir kural değil, mantık sistemi ya da bir dünya görüşü, hayat felsefesidir. Ama benim görüşüme göre; iki ayağı birden aynı anda yere basmayan, biri mutlaka kısa kalan, sakat bir dünya görüşüdür!
Türkçede "gerekircilik" diyebileceğimiz bu sistem, "şu şu şartlar sağlanırsa, bunun böyle olması
gerekir" mantığıyla yola çıkar. Ama "olması gerekMEyen" şeyler olursa yapabileceği pek fazla bir şey yoktur! Küçüklüğümde kafama takılırdı hep: Hadi karaları anladık da, denizlere hangi "gerek"çeyle yağmur yağıyor?.. Bir de
ilk bulunan şeyleri açıklamakta zorlanır! Örneğin, yazının keşfi. Daha önce bir örneği yoktur ki, "onun şartları sağlanmıştı da, yazı keşfedilmiştir." denilsin.
Bu sistemin bir sakat tarafı da; sorgulamayı, cevap aramayı, araştırmayı köreltmesidir! Açıklayamadığın şeye "illa ki bir gerekçesi vardır" der, çıkarsın işin içinden.. Bu da, düşünceyi tembelleştirir ve/veya gelişmeyi durdurur!
***
Sevgili Yeditepe,
"Hisse" çıkarılacak "kıssa"ları ben de severim ama hayatımızı o kıssalardaki gibi yaşamadığımızdan, önümüze çıkan problemler karşısında aptallaşma riski de var.. Tıpkı sürükleyici bir roman ya da kahramanlarını örnek aldığımız filmler gibi.. Küçüklüğümde "karate filmleri" furyası vardı. Film bittiğinde sinemadan çıkan bütün çocuklar karateci olurdu.. Ben hariç
Beceremezdim bir türlü.. Hayat ne romanlardaki, ne de filmlerdeki gibi yaşanıyor!