Bu değişimler anlaşılabilir bence.
Anlaşılabilir çünkü sosyo-ekonomik dönüşümlerin doğal birer yansıması durumundalar.
Aile büyüklerimizden dinlediğimiz o eski köylü dayanışmalarının özü insanların birbirlerine duydukları ihtiyaçta yatmaktaydı.
günümüz ekonomik koşullarında insanlar artık aç kalma derdinde değiller. dolayısıyla aç kaldıklarında kapısını çalabilecekleri birileriyle iyi geçinmek zorunda değiller.
Olayı bu kadar basite indirgmek yanlış görünebilir. ama ben ekonomik belirleyicilerin tutumlarda çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bence günümüz insanı eskinin çıkar-beklenti eksenli sıcak ilişkilerine nazaran daha samimi daha içten olabilmektedir.
Aynı zamanda eskinin düşünsel potansiyeli ile hareket tarzı yani çıkar beklentisiyle ilişki kurma da farklı formlar alarak devam edebiliyor.
Ben yalnız kalma olgusuna bu açıdan bakıyorum.
İnsan dediğimiz canlının yalnız kalmaya da ihtiyacı vardır.
Ama içinde yaşadığı edkonomik zorunluluklar nedeniyle başkalarıyla istemese de dirsek temasında kalmak zorundadır.
Bizim toplumumuz henüz bu ekonomik standartları yakalayamamış olsa da bir gün gelecek aynı ailenin fertleri bile olsa yetişkin insanlar kendi dünyalarını kurabilmek ve kendilerini daha özgürce gerçekleştirebilmnek için başka bir ev tutmak şansına erişebileceklerdir.
Bazılarımıza göre bunun adı yalnızlık olsa bile bence durum bu değildir.
Bu açıdan bakıldığında bahsedilen yalnızlık ekonomik zincirlerden bir tür kurtulma yani özgürleşmedir.
Bu nedenle de adı yalnızlık değildir.
Hangimiz kendimize ait bir dairede yanlız yaşamak istemeyiz. Ya da bu daire de çok sevdiğimiz bir arkadaşımızla ya da sevgilimizle.
Bence olaylara geçmişin öğretilen kalıplarından sıyrılarak bakmayı öğrenmeliyiz.
Bizlerin ısrarla kutsamaya devam ettiği o eski koşullar günümüzde de devam ediyor.
Bakın tıpkı bizim eskilerde alelermizin yaptığı gibi doğuda bazı aşiretler sımsıkı iç içe bir yaşam tarzı sürüyorlar.
Bu içiçeliğin kendi normları, katı doğruları var.
Birey, sırf zor durumda kaldığında destek görebilmek için bu kalıp yargıları sindirmek dahası bunlara göre hareket etmek zorunda kalıyor.
Bu insanlar yalnız değiller. Çünkü uydukları kurallar nedeniyle onaylanıyor ve destek görüyorlar.
Bence asıl yalnızlık budur.
Ekonomik bağımlılıkları nedeniyle kalabalıklara bağlı bir yalnızlıkları vardır.
Günümüz çağdaş insanı ise yalnız değildir.
Çünkü ekonomik bağımlılıklardan ziyade felsefi, sosyal duyarlılıklarını paylaşan dostları vardır.
O, ekonomik sancıları aşmış ve evrensel duyguların, değerlerin peşine düşmüştür.
Artık gündelik küçük hesaplarla uğraşmamaktadır. Evet belki köyün şeyhinin desteği yoktur arkasında. Ya da aşiret reisinin. Ama onun bunlara ihtiyacı da yoktur.
Kim demişti hatırlamıyorum. "Zenginlik çok şeye sahip olmak değil az şeye ihtiyaç duymaktır" diye.
Ne kadar doğru bir söz.
Günümüz çağdaş insanı yalnız değildir.
Çünkü dünyanın her yanında kendisi gibi düşünen yoldaşları, gönül dostları vardır. Eğer görmek duymak hissetmek istiyorsa tabi.