5 eylül 1996 da yani bundan 13 sene önce hayatı değişmiş insan.
evet nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında. sitedeki yazıları okudum ve ben de yazmak istedim. ve evet yazıyorum;
1996. güzel yıl. hayatımı değiştiren yıl.
iyi yönüyle... kötü yönüyle... hayat bazen acımasızdır. bazen ise merhametli.. acaba merhamet eden hayat mıdır yoksa acımasız olan biz miyiz?
5 eylül 1996. saat 17 30 civarında silahla sağ kulağımın arkasından 7 65 ile vuruldum. kaza ile olmuş bir olaydı. o zaman 11 yaşında olan ben, ve o zaman 14 yaşında olan arkadasım mehmet ava gitmiştik... yanlışlıkla beni vurmuştu..
okula kaydım yapılmıştı. izmir vali nevzat ayaz lisesi... sınıfım bile belliydi. erzurum'dan izmir'e dönmemize 3 gün vardı... ama işte akacak kan yerinde durmaz misali... durmadı...
o anı hatırlamıyorum. yere yıgılmışım. ondan sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. mehmet'in kucagında yatıyorum. başıma sigara paketi ile bastırıyor. yanımızda başka arkadaşlar daha vardı. onlar köye doğru koşuyor mehmet bağırıyor ''annesine hakan vuruldu diyin''
sonra benimle konuşuyor mehmet. korkmuş bir halde ''hakan seni ben vurmadım, ağacların arasından teröristler vurdu. tamam mı? '' sadece hırıltı çıkarabiliyorum. ama dediklerini çok iyi hatırlıyorum.
hastanedeyiz. ameliyat masasına yatırıyorlar. yüzü koyun ceviriyorlar. kollarımı hareket ettiremiyorum. çok fazla darlanıyorum. sanki üzerimde büyük bir baskı var. kendimi geri çevirmek istiyorum. ama olmuyor...
gözlerimi açıyorum, sağımda annem, solumda babam. bana bakıyorlar. ben de onlara... gülüyorum.. gülüyorlar.. zoraki.
izmir'e dönüyoruz. hayatım bir an da değişiyor. anlam veremiyorum çoğu şeye. doktor ''ankara dış kapı hastanesi rehabilitasyon bölümüne yatması gerek'' diyor. söylediğine göre bana iyi gelecekmiş. yaşamayı ögreteceklermiş bana...
gidiyoruz ankara'ya. oda arkadaşım var. 60 yaşlarında falan. kaza geçirmiş. boynundan aşagısı calısmıyor. her saniye sayıklıyor bağırıyor ''ben ölmek istiyorum böyle yaşayamam'' düşünüyorum... ben 11 yaşındayım.. o 60 küsür. 60 sene yaşamış. ben henüz 11 yaşındayım.
bunalıyorum. ben bunaldıkça tansiyonum çıkıyor. tansiyonum çıktıkça ölüyorum... 2 ay hastanede kalıyorum. tansiyonum 20 civarlarında geziyor. doktorlar bu tansiyonun nedenini anlayamıyor. bir psikolog var. annemlere diyor ''çıkarın bu çocuğu buradan, yoksa burada ölecek. psikolojisi bozulmuş'' ilk defa o zaman ögreniyorum bir psikolojimin oldugunu, ve bozulabilecegini.
1 sene hiç kimseyle konuşmuyorum. annem, babam, abim , ablam, kimseyle... sadece yatıyorum. odanın ortasında yatagım. tavana bakıyorum 1 sene.
ben sıcaktan bayıldıgım için denize gidiyoruz. babam bir adamla tanısıyor. belcikalı kendisi. ismi de belki tesadüf, belki kader, belki bana bir şeylerin anlatmak istenilmesi bilmiyorum ama ismi mehmet! belden aşağısı calısmıyor. ama hayatı yaşıyor. babam onunla tanısıyor. karısıyla birlikte bizim cadıra geliyor.
anlatmaya başlıyor. ben dinlemiyorum... o anlatıyor ben offf luyorum. o anlatıyor ben pfff luyorum.. o denize giriyor ve ben bakıyorum. ''lan bu adam nasıl denize giriyor'' aklımda bu var. sonra ögreniyorum arabası da var. yahu diyorum bu adamın ayakları çalısmıyor nasıl araba kullanıyor. oluyormuş megerse...
bu dünyada umutsuzluğa yer yokmuş ... ögreniyorum.
akülü tekerlekli sandalye istiyorum ondan. yaz bitiyor. adam belcika ya dönüyor ben evime. bir gün telefon ''ben hava alanındayım beni gelin alın'' ilk akülü arabam gelmişti. 3 gün eve gelmiyorum... parklarda yatıyorum vs vs.
hayatım değişiyor..
ehliyet alıyorum. hayata sıkı sıkı sarılıyorum. o arada başıma bin türlü olay geliyor. tekerlekli sandelye ile karsıdan karsıya gecerken araba carpıyor. .. sol kalcam cıkıyor.. doktorlar bu cıkığı anlamıyor... hala cıkık o yüzden rahat oturamıyorum..
sonra ayagım kırılıyor. sag dizim.. katlanmıyor. kirecleniyor dizim. ve ben oturamıyorum. o yüzden araba alamıyorum vs vs.
ameliyat olmam lazım.. sol kalcama ve sag dizime protez takılacak. ama türkiye'de zor. mehmet abi hayatımı değiştiren adam. hayatımı değiştiren mehmet isimlerinden 2. si. belcika ya geleceksin benimle diyor..
dinlemiyorum ama ikna ediyorlar. geliyorum...
hastane de tesadüfen böbreklerimin büyüdügü anlasılıyor. ameliyat vs vs. böbrekleri kurtarıyoruz. ama protez ameliyatları var. onları olmam lazım. onun için geldim zaten. ama vücudumda enfeksiyon var. yaralar var. doktor olmaz diyor. onlar gecmeden olmaz diyor. 1 seneyi aşkındır bekliyorum...
hayatımdan memnunum. o kadar şey yaşamış gibi görünüyorum ama tartıya vurduğumuzda, gördüklerimle karşılaştırdığımda belki de bir hiç...
karnım aç ulan diyebiliyorum... ve bu bana yetiyor..
evet nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında. sitedeki yazıları okudum ve ben de yazmak istedim. ve evet yazıyorum;
1996. güzel yıl. hayatımı değiştiren yıl.
iyi yönüyle... kötü yönüyle... hayat bazen acımasızdır. bazen ise merhametli.. acaba merhamet eden hayat mıdır yoksa acımasız olan biz miyiz?
5 eylül 1996. saat 17 30 civarında silahla sağ kulağımın arkasından 7 65 ile vuruldum. kaza ile olmuş bir olaydı. o zaman 11 yaşında olan ben, ve o zaman 14 yaşında olan arkadasım mehmet ava gitmiştik... yanlışlıkla beni vurmuştu..
okula kaydım yapılmıştı. izmir vali nevzat ayaz lisesi... sınıfım bile belliydi. erzurum'dan izmir'e dönmemize 3 gün vardı... ama işte akacak kan yerinde durmaz misali... durmadı...
o anı hatırlamıyorum. yere yıgılmışım. ondan sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. mehmet'in kucagında yatıyorum. başıma sigara paketi ile bastırıyor. yanımızda başka arkadaşlar daha vardı. onlar köye doğru koşuyor mehmet bağırıyor ''annesine hakan vuruldu diyin''
sonra benimle konuşuyor mehmet. korkmuş bir halde ''hakan seni ben vurmadım, ağacların arasından teröristler vurdu. tamam mı? '' sadece hırıltı çıkarabiliyorum. ama dediklerini çok iyi hatırlıyorum.
hastanedeyiz. ameliyat masasına yatırıyorlar. yüzü koyun ceviriyorlar. kollarımı hareket ettiremiyorum. çok fazla darlanıyorum. sanki üzerimde büyük bir baskı var. kendimi geri çevirmek istiyorum. ama olmuyor...
gözlerimi açıyorum, sağımda annem, solumda babam. bana bakıyorlar. ben de onlara... gülüyorum.. gülüyorlar.. zoraki.
izmir'e dönüyoruz. hayatım bir an da değişiyor. anlam veremiyorum çoğu şeye. doktor ''ankara dış kapı hastanesi rehabilitasyon bölümüne yatması gerek'' diyor. söylediğine göre bana iyi gelecekmiş. yaşamayı ögreteceklermiş bana...
gidiyoruz ankara'ya. oda arkadaşım var. 60 yaşlarında falan. kaza geçirmiş. boynundan aşagısı calısmıyor. her saniye sayıklıyor bağırıyor ''ben ölmek istiyorum böyle yaşayamam'' düşünüyorum... ben 11 yaşındayım.. o 60 küsür. 60 sene yaşamış. ben henüz 11 yaşındayım.
bunalıyorum. ben bunaldıkça tansiyonum çıkıyor. tansiyonum çıktıkça ölüyorum... 2 ay hastanede kalıyorum. tansiyonum 20 civarlarında geziyor. doktorlar bu tansiyonun nedenini anlayamıyor. bir psikolog var. annemlere diyor ''çıkarın bu çocuğu buradan, yoksa burada ölecek. psikolojisi bozulmuş'' ilk defa o zaman ögreniyorum bir psikolojimin oldugunu, ve bozulabilecegini.
1 sene hiç kimseyle konuşmuyorum. annem, babam, abim , ablam, kimseyle... sadece yatıyorum. odanın ortasında yatagım. tavana bakıyorum 1 sene.
ben sıcaktan bayıldıgım için denize gidiyoruz. babam bir adamla tanısıyor. belcikalı kendisi. ismi de belki tesadüf, belki kader, belki bana bir şeylerin anlatmak istenilmesi bilmiyorum ama ismi mehmet! belden aşağısı calısmıyor. ama hayatı yaşıyor. babam onunla tanısıyor. karısıyla birlikte bizim cadıra geliyor.
anlatmaya başlıyor. ben dinlemiyorum... o anlatıyor ben offf luyorum. o anlatıyor ben pfff luyorum.. o denize giriyor ve ben bakıyorum. ''lan bu adam nasıl denize giriyor'' aklımda bu var. sonra ögreniyorum arabası da var. yahu diyorum bu adamın ayakları çalısmıyor nasıl araba kullanıyor. oluyormuş megerse...
bu dünyada umutsuzluğa yer yokmuş ... ögreniyorum.
akülü tekerlekli sandalye istiyorum ondan. yaz bitiyor. adam belcika ya dönüyor ben evime. bir gün telefon ''ben hava alanındayım beni gelin alın'' ilk akülü arabam gelmişti. 3 gün eve gelmiyorum... parklarda yatıyorum vs vs.
hayatım değişiyor..
ehliyet alıyorum. hayata sıkı sıkı sarılıyorum. o arada başıma bin türlü olay geliyor. tekerlekli sandelye ile karsıdan karsıya gecerken araba carpıyor. .. sol kalcam cıkıyor.. doktorlar bu cıkığı anlamıyor... hala cıkık o yüzden rahat oturamıyorum..
sonra ayagım kırılıyor. sag dizim.. katlanmıyor. kirecleniyor dizim. ve ben oturamıyorum. o yüzden araba alamıyorum vs vs.
ameliyat olmam lazım.. sol kalcama ve sag dizime protez takılacak. ama türkiye'de zor. mehmet abi hayatımı değiştiren adam. hayatımı değiştiren mehmet isimlerinden 2. si. belcika ya geleceksin benimle diyor..
dinlemiyorum ama ikna ediyorlar. geliyorum...
hastane de tesadüfen böbreklerimin büyüdügü anlasılıyor. ameliyat vs vs. böbrekleri kurtarıyoruz. ama protez ameliyatları var. onları olmam lazım. onun için geldim zaten. ama vücudumda enfeksiyon var. yaralar var. doktor olmaz diyor. onlar gecmeden olmaz diyor. 1 seneyi aşkındır bekliyorum...
hayatımdan memnunum. o kadar şey yaşamış gibi görünüyorum ama tartıya vurduğumuzda, gördüklerimle karşılaştırdığımda belki de bir hiç...
karnım aç ulan diyebiliyorum... ve bu bana yetiyor..