Herşey 5 aralık 2013'te 7 yaşındaki oğlumun ikinci kızamık aşısını olmasıyla başladı...
İnip çıkan ateşlenmeler iki hafta kadar sürdü. Antibiyotik tedavileriyle son buldu.Ta ki aralık ayının sonuna kadar. Yeni ateşlenmeler bizi doktorlara yöneltti yeniden. Beta mikrobu ve antibiyotik. 1 hafta sonra yeni antibiyotik,biraz düzelme sonra düşmeyen yüksek ateşlenmeler başladı. Bu arada ocak ayının ikinci haftasına gelmiş olduk. Gidilmedik doktor kalmadı, pahalı muayeneler,tahliller,filmler,mr lar şubat ayına kadar devam etti, ateş düşürücü antibiyotik,penisilin hiçbirşey kar etmedi.
Şubat ayının ilk haftası bulantı,kusma,başağrısı başlayınca Pendik Marmara Araştırma hastanesinden salı gününe randevu aldık. Ancak durum kötüleşince cumartesi acildeydik. Acile yürüyerek giren oğlum sorulan sorulara ve komutlara doğru cevaplar veriyordu fakat hafif bir uyku hali vardı. Muayene sonunda belinden sıvı alıcaz denildi. Uyutulduğu halde (8 şubat) baba naralarıyla ortalığı birbirine katan oğlumun o gece menenjit şüphesiyle acilde yatışı yapıldı. Sabaha karşı bilincinin bulanmaya başladığını gördüm. Nerde olduğumuzu unutuyordu, nerdeyiz baba,burası ev mi?...
Her baba için özellikle oğlu çok özeldir fakat bizim aramızda çok farklı ve oğlum için çok özel bir durumum olduğunu söyleyebilirim. Herkes anneee diye ağlar ya benim oğlum hep babaa diye ağlamıştır. Ertesi sabah serum,asiklovir ve kortizon takviyesiyle ek binada servise çıktık. O gece durum daha kötüleşti. Sabah ilk nöbetle ana binaya geçtik ve 1 saat sonra yoğun bakıma alındık. İlk göz ağrım,herşeyim gözümün önünde ellerimden kayıyor gibiydi. Artık yoğun bakımda oğlumu annesiyle günde 30'ar dakika görebiliyorduk. Burdaki ilk gün oğlumun sesinden ''baba sen nerden geldin'' dediğini duydum ve (sonradan anladım ki son gücüyle) öpücem diyerek yakamı öyle bir yakaladı ki inanın bıraktıramadım. Oğlum mikrop bulaşır dedim,dudaklarını uzatarak kendine çekti beni. Yanağıma dudaklarını değdirebildi sadece öpemedi bile, diğer yanağımada dudaklarını değdirmeden bırakmadı beni.
Bugün buraya gelişimizin 58.günü ve bu süre içinde oğlumun artık ne sesini duyabildim ne de elimi tutabiliyor artık. Yoğun bakımdaki ilk hafta başımıza gelmeyen kalmadı gibi. Önce oğluma şant takıldı,beyinden sıvıyı bağırsağına bağladılar. 13 şubatta teşhis konulmamasına rağmen tedbir amaçlı 4'lü tüberküloz tedavisi başladı. Viral menenjit olmadığı anlaşılınca asiklovir kesildi. (17.gün kesin teşhis tbc menenjit olarak konulacaktı.) Şanttan sonra solunum sıkıntısından boğazı delindi trake kanül takıldı oğluma. Kasılmadan dolayı dilini ısırmıştı, ağzına bir boru koyuluyordu. Ziyaret saatinde ağzından düştü diye komadaki çocuğuma bağıran hemşire insanmıydı ki?
Birgün tesadüfen ağzındaki sargı bezi düşünce dişlerinin kırık olduğunu dilinin iki yerden koptuğunu gördüm, gereği yapıldı. Herşeye rağmen 29 .gün hastane mikrobu kapmış halde serviste izole odaya alındık ve 29 gündür anne baba nöbetleşe oğluma bakıyoruz.
Tüberküloz menenjiti hiç duymadığımız için seyri hakkında bilgimiz yok.Enfeksiyon hocasının söylediğine göre bakteri kontrol altında ve duyarlı. Hastane mikrobunu yendik, 3'lü antibiyotikleri kesildi. Oğlumun durumuna gelince;58 gündür hep aynı, hiçbir tepki yok,uyuyor uyanıyor,bakıyor ama boş bakıyor. Duyuyor mu emin değilim. Kolları kasılıyor sürekli ve bu kasılmalardan acı duyuyor, sesi çıkmasa da ağladığı yüzünden belli. Ayaklarında hiç can yok hiçbir soruya konuşmaya tepkisi yok.
Nöroloji hocasına göre hayati tehlike devam ediyor,yaşarsa böyle yatalak kalacak diyor çocuğun başında. Gözde ışık refleksi olmadığı ve göz bebeklerinin büyük kalması hocanın gerekçesiymiş. İlk geldiğimizde çekilen mr da iki tane küçük lezyon vardı daha sonra kasılmalardan dolayı hiç mr çekilemedi. Bu lezyonlar büyümüş müdür küçülmüş müdür bilen yok.
Sonuç olarak ben bunları yazarken oğlum acı çekiyor. Baba olmanın bir hazzı, mutluluğu ve gururu vardır. Hani çocuğun sana babam dediğinde koltukların kabarır. Ben oğlumu bu halde görmektense tüm bu duygulardan mahrum kalmayı tercih edebilirdim. Bunu söylerken 15 aylık bir oğlum daha var Ali Kayra. Yaklaşık 25 gündür onu görmediğimizi söylemeliyim. Onu teyzesine verdik Düzce'ye gönderdik, ilk göz ağrım Bilal Efe'min başındayız.
Herşeye rağmen nefes aldığına şükrediyoruz. Belki de şükretmeyi unuttuğumuzdan bunlar başımıza geldi bilmiyorum.
Bu hastalığı yaşayan ya da seyri ile ilgili bilgisi olan varsa yardım bekliyorum ,hepinizi Allah'a emanet ediyorum.Huzurlu günler saygılar..
İnip çıkan ateşlenmeler iki hafta kadar sürdü. Antibiyotik tedavileriyle son buldu.Ta ki aralık ayının sonuna kadar. Yeni ateşlenmeler bizi doktorlara yöneltti yeniden. Beta mikrobu ve antibiyotik. 1 hafta sonra yeni antibiyotik,biraz düzelme sonra düşmeyen yüksek ateşlenmeler başladı. Bu arada ocak ayının ikinci haftasına gelmiş olduk. Gidilmedik doktor kalmadı, pahalı muayeneler,tahliller,filmler,mr lar şubat ayına kadar devam etti, ateş düşürücü antibiyotik,penisilin hiçbirşey kar etmedi.
Şubat ayının ilk haftası bulantı,kusma,başağrısı başlayınca Pendik Marmara Araştırma hastanesinden salı gününe randevu aldık. Ancak durum kötüleşince cumartesi acildeydik. Acile yürüyerek giren oğlum sorulan sorulara ve komutlara doğru cevaplar veriyordu fakat hafif bir uyku hali vardı. Muayene sonunda belinden sıvı alıcaz denildi. Uyutulduğu halde (8 şubat) baba naralarıyla ortalığı birbirine katan oğlumun o gece menenjit şüphesiyle acilde yatışı yapıldı. Sabaha karşı bilincinin bulanmaya başladığını gördüm. Nerde olduğumuzu unutuyordu, nerdeyiz baba,burası ev mi?...
Her baba için özellikle oğlu çok özeldir fakat bizim aramızda çok farklı ve oğlum için çok özel bir durumum olduğunu söyleyebilirim. Herkes anneee diye ağlar ya benim oğlum hep babaa diye ağlamıştır. Ertesi sabah serum,asiklovir ve kortizon takviyesiyle ek binada servise çıktık. O gece durum daha kötüleşti. Sabah ilk nöbetle ana binaya geçtik ve 1 saat sonra yoğun bakıma alındık. İlk göz ağrım,herşeyim gözümün önünde ellerimden kayıyor gibiydi. Artık yoğun bakımda oğlumu annesiyle günde 30'ar dakika görebiliyorduk. Burdaki ilk gün oğlumun sesinden ''baba sen nerden geldin'' dediğini duydum ve (sonradan anladım ki son gücüyle) öpücem diyerek yakamı öyle bir yakaladı ki inanın bıraktıramadım. Oğlum mikrop bulaşır dedim,dudaklarını uzatarak kendine çekti beni. Yanağıma dudaklarını değdirebildi sadece öpemedi bile, diğer yanağımada dudaklarını değdirmeden bırakmadı beni.
Bugün buraya gelişimizin 58.günü ve bu süre içinde oğlumun artık ne sesini duyabildim ne de elimi tutabiliyor artık. Yoğun bakımdaki ilk hafta başımıza gelmeyen kalmadı gibi. Önce oğluma şant takıldı,beyinden sıvıyı bağırsağına bağladılar. 13 şubatta teşhis konulmamasına rağmen tedbir amaçlı 4'lü tüberküloz tedavisi başladı. Viral menenjit olmadığı anlaşılınca asiklovir kesildi. (17.gün kesin teşhis tbc menenjit olarak konulacaktı.) Şanttan sonra solunum sıkıntısından boğazı delindi trake kanül takıldı oğluma. Kasılmadan dolayı dilini ısırmıştı, ağzına bir boru koyuluyordu. Ziyaret saatinde ağzından düştü diye komadaki çocuğuma bağıran hemşire insanmıydı ki?
Birgün tesadüfen ağzındaki sargı bezi düşünce dişlerinin kırık olduğunu dilinin iki yerden koptuğunu gördüm, gereği yapıldı. Herşeye rağmen 29 .gün hastane mikrobu kapmış halde serviste izole odaya alındık ve 29 gündür anne baba nöbetleşe oğluma bakıyoruz.
Tüberküloz menenjiti hiç duymadığımız için seyri hakkında bilgimiz yok.Enfeksiyon hocasının söylediğine göre bakteri kontrol altında ve duyarlı. Hastane mikrobunu yendik, 3'lü antibiyotikleri kesildi. Oğlumun durumuna gelince;58 gündür hep aynı, hiçbir tepki yok,uyuyor uyanıyor,bakıyor ama boş bakıyor. Duyuyor mu emin değilim. Kolları kasılıyor sürekli ve bu kasılmalardan acı duyuyor, sesi çıkmasa da ağladığı yüzünden belli. Ayaklarında hiç can yok hiçbir soruya konuşmaya tepkisi yok.
Nöroloji hocasına göre hayati tehlike devam ediyor,yaşarsa böyle yatalak kalacak diyor çocuğun başında. Gözde ışık refleksi olmadığı ve göz bebeklerinin büyük kalması hocanın gerekçesiymiş. İlk geldiğimizde çekilen mr da iki tane küçük lezyon vardı daha sonra kasılmalardan dolayı hiç mr çekilemedi. Bu lezyonlar büyümüş müdür küçülmüş müdür bilen yok.
Sonuç olarak ben bunları yazarken oğlum acı çekiyor. Baba olmanın bir hazzı, mutluluğu ve gururu vardır. Hani çocuğun sana babam dediğinde koltukların kabarır. Ben oğlumu bu halde görmektense tüm bu duygulardan mahrum kalmayı tercih edebilirdim. Bunu söylerken 15 aylık bir oğlum daha var Ali Kayra. Yaklaşık 25 gündür onu görmediğimizi söylemeliyim. Onu teyzesine verdik Düzce'ye gönderdik, ilk göz ağrım Bilal Efe'min başındayız.
Herşeye rağmen nefes aldığına şükrediyoruz. Belki de şükretmeyi unuttuğumuzdan bunlar başımıza geldi bilmiyorum.
Bu hastalığı yaşayan ya da seyri ile ilgili bilgisi olan varsa yardım bekliyorum ,hepinizi Allah'a emanet ediyorum.Huzurlu günler saygılar..