Rüya Gibi Bir Başarı ..
ORHAN PAMUK
2006 Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'un
Orhan Pamuk modern romanın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biridir. Bu nedenle, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması çok olağandır. "Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan" Orhan Pamuk'u yayıncısı olarak kutluyoruz. Orhan Pamuk'a verilen bu ödül edebiyatımız için kıvanç vericidir. Bize bu onuru yaşattığı için kendisine teşekkür ederiz.
KİTAPLARI
CEVDET BEY VE OĞULLARI
Abdülhamit’in son yıllarında küçük dükkan sahibi, ilk Müslüman tüccarlardan Cevdet Bey’in ve oğullarının, yüzyıl başından günümüze uzanan “üç kuşaklık” hikayesi, bir anlamda, Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da hikayesidir. Nişantaşılı bir ailenin serüvenleri üzerinden ev içleri, yeni apartman hayatı, Batılılaşan büyük aileler, Beyoğlu’na çıkıp alışveriş etmeler, radyo dinlenen pazar öğleden sonraları...
SESSİZ EV
Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı aklına koymuş üç torun babaannelerini ziyaret eder, dedelerinin yetmiş yıl önce sürgün edildiğinde yaptırdığı evde bir hafta kalırlar. Babaannenin anıları yavaş yavaş aralanırken dedenin Doğu’yla Batı arasındaki uçurumu kapatacağını sandığı ansiklopediyi yazışı hatırlanır. Kuşaklar arasında köprüler kurulurken, duvarların ötesinde de başkaları vardır... Orhan Pamuk’un ikinci romanı.
BEYAZ KALE
17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen, astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bir Venedikli köle... Aynı ilgileri paylaşan, Batı bilimini öğrenmek isteyen bir Türk: efendi... Aralarında garip bir benzerlik bulunan bu iki insanın, hikayeleri ve serüvenleri, onları, veba salgınının kol gezdiği İstanbul sokaklarına, Çocuk Sultan’ın düşsel dünyasına, inanılmaz bir silahın yapımına, “ben neden benim?” sorusuna götürecektir.
KARA KİTAP
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Okuyucu, bir esrarlı alemin işaretleriyle dolu İstanbul’da Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikayelerle tamamlayan köşe yazarı Celal’in satırlarıyla karşılaşır. Bu araştırma Galip’i hem Rüya’ya hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrara doğru çekecektir.
GİZLİ YÜZ
Türk sinemasının sıradışı filmlerinden birinin, Gizli Yüz’ün senaryosu. Orhan Pamuk’la yönetmen Ömer Kavur’un birlikte kurguladıkları, Orhan Pamuk’un “istediği gibi yazdığı” hikaye. Daha doğrusu, kadın’ın hikayesiyle adam’ın hikayesinden saat yönündeki bir üçüncü hikayeye doğru akan ilginç bir kurgu... Bir film senaryosunun diyalog ve monologlarla “okumalık” hale gelen yüzü...
YENİ HAYAT
"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." Kitaplar ve onların hayatımızı değiştiren sihirli etkileriyle ilgili bir roman. Okuduğu kitaptan fışkıran ışığa bütün hayatını veren, kitabın vaadettiği ‘yeni hayat’ın peşinden koşan kahraman bir yandan Hayat’ın, Eşsiz Anlar’ın, Ölüm’ün, Yazı’nın, Kaza’nın sırlarına, bir yandan da çocukluğa, resimli romanlara, bir meleğin görünüp kayboluşuna, Dante’-ye, Rilke’ye açılan kapılardan geçip başka bir hayata girer.
BENİM ADIM KIRMIZI
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım”, dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce... Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
KAR
On iki yıldır Almanya’da sürgün olan şair Ka Türkiye’ye dönüşünden dört gün sonra, bir röportaj için Kars şehrinde bulur kendini. Ağır ağır ve hiç durmadan yağan karın altında sokak sokak, dükkân dükkân bu hüzünlü ve güzel şehri ve insanlarını tanımaya çalışır. Kars’ta ağzına kadar işsizlerle dolu çayhaneler, dışırıdan gelmiş ve kardan mahsur kalmış gezgin bir tiyatro kumpanyası, intihar eden ve türban direnişi yapan kızlar, çeşitli siyasal gruplar, dedikodular, söylentiler, Karpalas Oteli ve sahibi Turgut Bey ile kızları İpek ve Kadife ve Ka için bir aşk ve mutluluk vaadi vardır.
“O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı.”
New York Times
BİYOGRAFİ
Orhan Pamuk 1952'de İstanbul'da doğdu. Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap romanlarında anlattığına benzer kalabalık bir ailede, şehrin Batılılaşmış, zengin semti Nişantaşı'nda büyüdü. Otobiyografik kitabı İstanbul'da anlattığı gibi çocukluğundan yirmi iki yaşına kadar yoğun bir şekilde resim yaparak ve ileride ressam olacağını düşleyerek yaşadı. Liseyi İstanbul'daki Amerikan lisesi Robert College'de okudu. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde üç yıl mimarlık okuduktan sonra, mimar ve ressam olmayacağına karar verip okulu bıraktı. İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okudu, ama bu işi de hiç yapmadı. Pamuk, yirmi üç yaşından sonra romancı olmaya karar vererek başka her şeyi bıraktı ve kendini evine kapatıp yazmaya başladı.
İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları 1982'de yayımlandı. İstanbullu, zengin ve Pamuk gibi Nişantaşı'nda yaşayan bir ailenin üç kuşaklık hikâyesi olan bu roman Orhan Kemal ve Milliyet Roman Ödülleri?ni aldı. Pamuk ertesi yıl Sessiz Ev adlı romanını yayımladı ve bu kitabın Fransızca çevirisiyle 1991?de Prix de la Découverte Européene'i kazandı.Venedikli bir köle ile bir Osmanlı âlimi arasındaki gerilimi ve dostluğu anlatan romanı Beyaz Kale (1985), 1990'dan sonra başta İngilizce olmak üzere pek çok dilde yayımlanarak Pamuk'a uluslararası ününü sağlayan ilk romanı oldu. Aynı yıl karısıyla Amerika'ya gitti ve 1985-88 arasında New York'ta Columbia Üniversitesi'nde "misafir alim" olarak bulundu. Büyük bir çoğunluğunu burada yazdığı, İstanbul'un sokaklarını, geçmişini, kimyasını ve dokusunu, kayıp karısını arayan bir avukat aracılığıyla anlatan Kara Kitap 1990'da Türkiye'de yayımladı. Fransızca çevirisiyle Prix France Culture Ödülü'nü kazanan bu roman hem popüler hem de deneysel olabilen, geçmişten ve bugünden aynı heyecanla söz edebilen bir yazar olarak Pamuk'un ününü hem Türkiye'de hem de yurtdışında genişletti.
1991'de, Pamuk'un Rüya adını verdiği bir kızı oldu. Aynı yıl Kara Kitap'taki bir sayfalık hikâyeden senaryolaştırdığı Gizli Yüz filme çekildi. 1994'te Türkiye'de yayımlanan, esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli bir genci hikâye ettiği Yeni Hayat adlı romanı en çok okunan kitaplarından biridir. Pamuk'un Osmanlı ve İran nakkaşlarını, Batı dışındaki dünyanın görme ve resmetme biçimlerini bir aşk ve aile romanının entrikasıyla hikâye ettiği Benim Adım Kırmızı adlı romanı 1998'de yayımladı. Bu kitapla Fransa'da Prix Du Meilleur Livre Etranger, İtalya'da Grinzane Cavour (2002) ve İrlanda'da International Impac-Dublin (2003) ödüllerini kazandı.
1990'ların ortasından itibaren Pamuk, insan hakları ve düşünce özgürlüğü konularında yazdığı makalelerle Türkiye devletine karşı eleştirel bir tavır takındı ama siyaset ile fazla ilgilenmedi. Yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli gazete ve dergilere yazdığı edebi, kültürel makaleler ve kendi not defterlerinden oluşturduğu geniş bir seçmeyi 1999 yılında Öteki Renkler adıyla yayımladı. "İlk ve son siyasi romanım" dediği Kar adlı kitabını 2002'de yayımladı. Doğu Anadolu?da, Kars şehrinde, siyasal İslâmcılar, askerler, laikler, Kürt ve Türk milliyetçileri arasındaki şiddeti ve gerilimi hikâye eden bu kitap ile yeni tarz bir "siyasal roman" yazmayı denedi. Kar, New York Times Book Review tarafından 2004 yılının en iyi 10 kitabından biri seçildi. Pamuk'un 2003 yılında yayımladığı son kitabının adı İstanbul'dur. Yazarın yirmi iki yaşına kadar olan hatıralarını aktardığı, İstanbul şehri üzerine bir deneme olan, kendi kişisel albümüyle, Batılı ressamların ve yerli fotoğrafçıların eserleriyle zenginleştirilmiş bu şiirsel kitabı sınıflamak zordur.
Orhan Pamuk'un kitapları, İngilizce, Almanca, Fransızca yanında Gürcüce, Malayalam, Çekçe, Danca, Japonca, Katalanca gibi 46 dile çevrildi. Alman Yayıncılar Birliği tarafından 1950 yılından beri verilmekte olan, Almanya?nın kültür alanındaki en seçkin ödülü olarak kabul edilen Barış Ödülü, 2005'te Orhan Pamuk'a verildi. Aynı yıl, Fransa'da her yıl en iyi yabancı romana verilen, daha önce Milan Kundera, Umberto Eco, Thomas Bernard, Doris Lessing gibi isimlerin kazandığı Le Prix Médicis Etranger, Kar?a verildi. Yine 2005?te Almanya?nın Darmstadt kenti tarafından, 1978?den beri üç yılda bir ?bağımsız düşünen ve cesurca tavır sergileyen şahsiyetlere? verilen Richarda Huch Ödülü?ne layık görüldü. Eylül 2006?da Le Prix Méditerranée étranger Ödülü?nü, Kar ile kazandı. American Academy of Arts and Letters?ın fahri üyesi olan Pamuk?a, Tilburg Üniversitesi'de fahri doktora unvanı verdi.
Orhan Pamuk New York'ta geçirdiği üç yıl dışında, bütün hayatını İstanbul'da aynı sokaklarda, aynı semtlerde geçirdi. Şimdi de doğduğu binada yaşıyor. Otuz yıldır roman yazan Pamuk yazarlıktan başka hiçbir iş yapmadı.
[SIZE=4]
Kaynak [/SIZE]
ORHAN PAMUK
2006 Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'un
Orhan Pamuk modern romanın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biridir. Bu nedenle, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması çok olağandır. "Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan" Orhan Pamuk'u yayıncısı olarak kutluyoruz. Orhan Pamuk'a verilen bu ödül edebiyatımız için kıvanç vericidir. Bize bu onuru yaşattığı için kendisine teşekkür ederiz.
KİTAPLARI
CEVDET BEY VE OĞULLARI
Abdülhamit’in son yıllarında küçük dükkan sahibi, ilk Müslüman tüccarlardan Cevdet Bey’in ve oğullarının, yüzyıl başından günümüze uzanan “üç kuşaklık” hikayesi, bir anlamda, Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da hikayesidir. Nişantaşılı bir ailenin serüvenleri üzerinden ev içleri, yeni apartman hayatı, Batılılaşan büyük aileler, Beyoğlu’na çıkıp alışveriş etmeler, radyo dinlenen pazar öğleden sonraları...
SESSİZ EV
Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı aklına koymuş üç torun babaannelerini ziyaret eder, dedelerinin yetmiş yıl önce sürgün edildiğinde yaptırdığı evde bir hafta kalırlar. Babaannenin anıları yavaş yavaş aralanırken dedenin Doğu’yla Batı arasındaki uçurumu kapatacağını sandığı ansiklopediyi yazışı hatırlanır. Kuşaklar arasında köprüler kurulurken, duvarların ötesinde de başkaları vardır... Orhan Pamuk’un ikinci romanı.
BEYAZ KALE
17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen, astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bir Venedikli köle... Aynı ilgileri paylaşan, Batı bilimini öğrenmek isteyen bir Türk: efendi... Aralarında garip bir benzerlik bulunan bu iki insanın, hikayeleri ve serüvenleri, onları, veba salgınının kol gezdiği İstanbul sokaklarına, Çocuk Sultan’ın düşsel dünyasına, inanılmaz bir silahın yapımına, “ben neden benim?” sorusuna götürecektir.
KARA KİTAP
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Okuyucu, bir esrarlı alemin işaretleriyle dolu İstanbul’da Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikayelerle tamamlayan köşe yazarı Celal’in satırlarıyla karşılaşır. Bu araştırma Galip’i hem Rüya’ya hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrara doğru çekecektir.
GİZLİ YÜZ
Türk sinemasının sıradışı filmlerinden birinin, Gizli Yüz’ün senaryosu. Orhan Pamuk’la yönetmen Ömer Kavur’un birlikte kurguladıkları, Orhan Pamuk’un “istediği gibi yazdığı” hikaye. Daha doğrusu, kadın’ın hikayesiyle adam’ın hikayesinden saat yönündeki bir üçüncü hikayeye doğru akan ilginç bir kurgu... Bir film senaryosunun diyalog ve monologlarla “okumalık” hale gelen yüzü...
YENİ HAYAT
"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." Kitaplar ve onların hayatımızı değiştiren sihirli etkileriyle ilgili bir roman. Okuduğu kitaptan fışkıran ışığa bütün hayatını veren, kitabın vaadettiği ‘yeni hayat’ın peşinden koşan kahraman bir yandan Hayat’ın, Eşsiz Anlar’ın, Ölüm’ün, Yazı’nın, Kaza’nın sırlarına, bir yandan da çocukluğa, resimli romanlara, bir meleğin görünüp kayboluşuna, Dante’-ye, Rilke’ye açılan kapılardan geçip başka bir hayata girer.
BENİM ADIM KIRMIZI
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım”, dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce... Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
KAR
On iki yıldır Almanya’da sürgün olan şair Ka Türkiye’ye dönüşünden dört gün sonra, bir röportaj için Kars şehrinde bulur kendini. Ağır ağır ve hiç durmadan yağan karın altında sokak sokak, dükkân dükkân bu hüzünlü ve güzel şehri ve insanlarını tanımaya çalışır. Kars’ta ağzına kadar işsizlerle dolu çayhaneler, dışırıdan gelmiş ve kardan mahsur kalmış gezgin bir tiyatro kumpanyası, intihar eden ve türban direnişi yapan kızlar, çeşitli siyasal gruplar, dedikodular, söylentiler, Karpalas Oteli ve sahibi Turgut Bey ile kızları İpek ve Kadife ve Ka için bir aşk ve mutluluk vaadi vardır.
“O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı.”
New York Times
BİYOGRAFİ
Orhan Pamuk 1952'de İstanbul'da doğdu. Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap romanlarında anlattığına benzer kalabalık bir ailede, şehrin Batılılaşmış, zengin semti Nişantaşı'nda büyüdü. Otobiyografik kitabı İstanbul'da anlattığı gibi çocukluğundan yirmi iki yaşına kadar yoğun bir şekilde resim yaparak ve ileride ressam olacağını düşleyerek yaşadı. Liseyi İstanbul'daki Amerikan lisesi Robert College'de okudu. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde üç yıl mimarlık okuduktan sonra, mimar ve ressam olmayacağına karar verip okulu bıraktı. İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okudu, ama bu işi de hiç yapmadı. Pamuk, yirmi üç yaşından sonra romancı olmaya karar vererek başka her şeyi bıraktı ve kendini evine kapatıp yazmaya başladı.
İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları 1982'de yayımlandı. İstanbullu, zengin ve Pamuk gibi Nişantaşı'nda yaşayan bir ailenin üç kuşaklık hikâyesi olan bu roman Orhan Kemal ve Milliyet Roman Ödülleri?ni aldı. Pamuk ertesi yıl Sessiz Ev adlı romanını yayımladı ve bu kitabın Fransızca çevirisiyle 1991?de Prix de la Découverte Européene'i kazandı.Venedikli bir köle ile bir Osmanlı âlimi arasındaki gerilimi ve dostluğu anlatan romanı Beyaz Kale (1985), 1990'dan sonra başta İngilizce olmak üzere pek çok dilde yayımlanarak Pamuk'a uluslararası ününü sağlayan ilk romanı oldu. Aynı yıl karısıyla Amerika'ya gitti ve 1985-88 arasında New York'ta Columbia Üniversitesi'nde "misafir alim" olarak bulundu. Büyük bir çoğunluğunu burada yazdığı, İstanbul'un sokaklarını, geçmişini, kimyasını ve dokusunu, kayıp karısını arayan bir avukat aracılığıyla anlatan Kara Kitap 1990'da Türkiye'de yayımladı. Fransızca çevirisiyle Prix France Culture Ödülü'nü kazanan bu roman hem popüler hem de deneysel olabilen, geçmişten ve bugünden aynı heyecanla söz edebilen bir yazar olarak Pamuk'un ününü hem Türkiye'de hem de yurtdışında genişletti.
1991'de, Pamuk'un Rüya adını verdiği bir kızı oldu. Aynı yıl Kara Kitap'taki bir sayfalık hikâyeden senaryolaştırdığı Gizli Yüz filme çekildi. 1994'te Türkiye'de yayımlanan, esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli bir genci hikâye ettiği Yeni Hayat adlı romanı en çok okunan kitaplarından biridir. Pamuk'un Osmanlı ve İran nakkaşlarını, Batı dışındaki dünyanın görme ve resmetme biçimlerini bir aşk ve aile romanının entrikasıyla hikâye ettiği Benim Adım Kırmızı adlı romanı 1998'de yayımladı. Bu kitapla Fransa'da Prix Du Meilleur Livre Etranger, İtalya'da Grinzane Cavour (2002) ve İrlanda'da International Impac-Dublin (2003) ödüllerini kazandı.
1990'ların ortasından itibaren Pamuk, insan hakları ve düşünce özgürlüğü konularında yazdığı makalelerle Türkiye devletine karşı eleştirel bir tavır takındı ama siyaset ile fazla ilgilenmedi. Yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli gazete ve dergilere yazdığı edebi, kültürel makaleler ve kendi not defterlerinden oluşturduğu geniş bir seçmeyi 1999 yılında Öteki Renkler adıyla yayımladı. "İlk ve son siyasi romanım" dediği Kar adlı kitabını 2002'de yayımladı. Doğu Anadolu?da, Kars şehrinde, siyasal İslâmcılar, askerler, laikler, Kürt ve Türk milliyetçileri arasındaki şiddeti ve gerilimi hikâye eden bu kitap ile yeni tarz bir "siyasal roman" yazmayı denedi. Kar, New York Times Book Review tarafından 2004 yılının en iyi 10 kitabından biri seçildi. Pamuk'un 2003 yılında yayımladığı son kitabının adı İstanbul'dur. Yazarın yirmi iki yaşına kadar olan hatıralarını aktardığı, İstanbul şehri üzerine bir deneme olan, kendi kişisel albümüyle, Batılı ressamların ve yerli fotoğrafçıların eserleriyle zenginleştirilmiş bu şiirsel kitabı sınıflamak zordur.
Orhan Pamuk'un kitapları, İngilizce, Almanca, Fransızca yanında Gürcüce, Malayalam, Çekçe, Danca, Japonca, Katalanca gibi 46 dile çevrildi. Alman Yayıncılar Birliği tarafından 1950 yılından beri verilmekte olan, Almanya?nın kültür alanındaki en seçkin ödülü olarak kabul edilen Barış Ödülü, 2005'te Orhan Pamuk'a verildi. Aynı yıl, Fransa'da her yıl en iyi yabancı romana verilen, daha önce Milan Kundera, Umberto Eco, Thomas Bernard, Doris Lessing gibi isimlerin kazandığı Le Prix Médicis Etranger, Kar?a verildi. Yine 2005?te Almanya?nın Darmstadt kenti tarafından, 1978?den beri üç yılda bir ?bağımsız düşünen ve cesurca tavır sergileyen şahsiyetlere? verilen Richarda Huch Ödülü?ne layık görüldü. Eylül 2006?da Le Prix Méditerranée étranger Ödülü?nü, Kar ile kazandı. American Academy of Arts and Letters?ın fahri üyesi olan Pamuk?a, Tilburg Üniversitesi'de fahri doktora unvanı verdi.
Orhan Pamuk New York'ta geçirdiği üç yıl dışında, bütün hayatını İstanbul'da aynı sokaklarda, aynı semtlerde geçirdi. Şimdi de doğduğu binada yaşıyor. Otuz yıldır roman yazan Pamuk yazarlıktan başka hiçbir iş yapmadı.
[SIZE=4]
Kaynak [/SIZE]