Volkan Yılmaz
Sakat bireyler uzun yıllar sosyal politikaların yalnızca kullanıcıları olarak tanındılar. Hep sakatların neye ihtiyacı olduğu sakatların hiç bulunmadığı karar alma süreçlerinde belirlendi. Devletlerin kaynakları sakatlar olmadan belirlenen ihtiyaçların sonucu oluşan politikalara harcandı.
Buna karşın, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da sakat hakları hareketinin ortaya çıkış sloganlarından en önemlisi “bizimle ilgili hiç bir şeye bizsiz karar verilemez” sloganıydı. Bu sloganla sakat bireyler, kendi ihtiyaçlarının ne olduğunu belirleme gücünün sadece kendilerinde olduğunu herkese duyurdular.
Temsili demokrasi içerisinde, hepinizin bildiği gibi temsiliyetin temelini seçimler ve seçimler yoluyla meclise gönderdiğimiz milletvekilleri oluşturuyor. Bu model tabi ki eleştirildi. Demokrasinin ve aktif katılımın ancak 4 ya da 5 yılda bir yapılan ve ülkemizdeki versiyonuyla aday listelerinin çoğunlukla genel başkanın iki dudağının arasında olduğu bir modele indirgenmesi yanlış. Bu modele alternatif olarak yerel yönetimlerin güçlendirildiği ve yerel katılım mekanizmalarının arttırıldığı başka modeller önerildi. Ya da ulusal karar alma süreçlerine belirli grupları temsil eden derneklerin aktif katılımının sağlanması talep edildi.
Ancak halen içinde yaşadığımız ülkede temsiliyetin ana kaynağı seçimler, adaylar ve ardından yeterli oyu alıp seçilenlerden ibaret. Bu çerçevede, bizleri kim en iyi temsil edebilir sorusu ile karşı karşıyayız. Bir yaklaşıma göre, bizleri –bunu her nasıl tanımlıyorsak- en iyi temsil edenler ancak bizlerle aynı deneyimleri taşıyanlar olabilir. Başka bir deyişle, kendi tartışmamız için soruyu daha net sorarsak, sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Eğer sizce öyleyse neden? Öyle değilse de neden?
Bir diğer görüşe göre ise, önemli olan bizleri doğrudan bizlerden birinin değil, ancak bizlerin taleplerini en iyi biçimde iletebilecek herhangi birinin temsil etmesinin uygun olduğudur. Yani kadın hakları hareketi için düşünelim. Kadınları kürtaja karşı bir siyasi partideki bir kadın milletvekili ne kadar temsil eder? Yoksa kürtajın kadının kararı olması gerektiğini savunan bir siyasi partideki bir erkek milletvekili bu kadın milletvekiline yeğ midir?
Bu tartışmayı kendi tartışmamız için düşünürsek, sizce mecliste ya da belediye meclislerinde sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Yoksa önemli olan seçilen kişinin siyasi duruşu ve sakat hakları meselesine bakışı mıdır? Tabii ki her ikisinin bir arada olmasını talep edebiliriz. Yani hem sakat haklarını sahiplenen hem de kendisi de sakat olan birinin temsil etmesini de savunabiliriz. Bu da tabii ki mümkün.
Bu çerçevede belki bugüne kadar Türkiye’deki sakat milletvekillerinin en çok bilineni ve kendini sakat olarak tanımlayanlardan biri olan Lokman Ayva hakkında ne düşünüyorsunuz? Lokman Ayva’nın geçtiğimiz dönemlerde mecliste olması ne kadar sakat haklarının gündeme gelmesini sağladı? Ne kadar kendisinin sakat olması siyasi yaklaşımından bağımsız olarak sakatlara yarar sağladı? Yoksa Lokman Ayva herhangi bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilinden farksız mıydı? Aynı soruyu tabii ki bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili olan Şafak Pavey için de sorabilir ve yanıtlayabiliriz. Kendisini sakat olarak kabul eden bir sakatın mecliste olması neyi değiştirir? Siz sakat bir milletvekilinden neler beklersiniz?
Siz bugün seçim olsa kendi bölgenizden kendi siyasi görüşünüze çok da uygun düşmeyen bir sakat aday gösterilse ona oy vermeyi düşünür müsünüz? Hangi şartlarda ona oy vermeyi düşünürsünüz? Yoksa sizin oy vereceğiniz bir siyasi parti sakat aday göstermese dahi ona oy vermeyi mi tercih edersiniz?
Son olarak son yıllarda seçimlerde hem Adalet ve Kalkınma Partisine hem de Cumhuriyet Halk Partisine çok sayıda sakat bireyin milletvekilliği seçimi için adaylık başvurusu yaptığını biliyoruz. Tabii ki bu bireylerin büyük çoğunluğu yine tartışabileceğimiz bir çok nedenden ama büyük oranda da adayların genel başkanlar tarafından doğrudan belirlenmesi nedeniyle partilerin aday listelerine giremediler. Ama yine de, siz sakatların parti siyasetine dahil olma isteği ve milletvekilliğine aday olmaya artan talep hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hamiş: Bir günlük gecikmem için tüm forumdan özür dilerim. Sevgiler.
Sakat bireyler uzun yıllar sosyal politikaların yalnızca kullanıcıları olarak tanındılar. Hep sakatların neye ihtiyacı olduğu sakatların hiç bulunmadığı karar alma süreçlerinde belirlendi. Devletlerin kaynakları sakatlar olmadan belirlenen ihtiyaçların sonucu oluşan politikalara harcandı.
Buna karşın, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da sakat hakları hareketinin ortaya çıkış sloganlarından en önemlisi “bizimle ilgili hiç bir şeye bizsiz karar verilemez” sloganıydı. Bu sloganla sakat bireyler, kendi ihtiyaçlarının ne olduğunu belirleme gücünün sadece kendilerinde olduğunu herkese duyurdular.
Temsili demokrasi içerisinde, hepinizin bildiği gibi temsiliyetin temelini seçimler ve seçimler yoluyla meclise gönderdiğimiz milletvekilleri oluşturuyor. Bu model tabi ki eleştirildi. Demokrasinin ve aktif katılımın ancak 4 ya da 5 yılda bir yapılan ve ülkemizdeki versiyonuyla aday listelerinin çoğunlukla genel başkanın iki dudağının arasında olduğu bir modele indirgenmesi yanlış. Bu modele alternatif olarak yerel yönetimlerin güçlendirildiği ve yerel katılım mekanizmalarının arttırıldığı başka modeller önerildi. Ya da ulusal karar alma süreçlerine belirli grupları temsil eden derneklerin aktif katılımının sağlanması talep edildi.
Ancak halen içinde yaşadığımız ülkede temsiliyetin ana kaynağı seçimler, adaylar ve ardından yeterli oyu alıp seçilenlerden ibaret. Bu çerçevede, bizleri kim en iyi temsil edebilir sorusu ile karşı karşıyayız. Bir yaklaşıma göre, bizleri –bunu her nasıl tanımlıyorsak- en iyi temsil edenler ancak bizlerle aynı deneyimleri taşıyanlar olabilir. Başka bir deyişle, kendi tartışmamız için soruyu daha net sorarsak, sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Eğer sizce öyleyse neden? Öyle değilse de neden?
Bir diğer görüşe göre ise, önemli olan bizleri doğrudan bizlerden birinin değil, ancak bizlerin taleplerini en iyi biçimde iletebilecek herhangi birinin temsil etmesinin uygun olduğudur. Yani kadın hakları hareketi için düşünelim. Kadınları kürtaja karşı bir siyasi partideki bir kadın milletvekili ne kadar temsil eder? Yoksa kürtajın kadının kararı olması gerektiğini savunan bir siyasi partideki bir erkek milletvekili bu kadın milletvekiline yeğ midir?
Bu tartışmayı kendi tartışmamız için düşünürsek, sizce mecliste ya da belediye meclislerinde sakatları en iyi sakatlar mı temsil eder? Yoksa önemli olan seçilen kişinin siyasi duruşu ve sakat hakları meselesine bakışı mıdır? Tabii ki her ikisinin bir arada olmasını talep edebiliriz. Yani hem sakat haklarını sahiplenen hem de kendisi de sakat olan birinin temsil etmesini de savunabiliriz. Bu da tabii ki mümkün.
Bu çerçevede belki bugüne kadar Türkiye’deki sakat milletvekillerinin en çok bilineni ve kendini sakat olarak tanımlayanlardan biri olan Lokman Ayva hakkında ne düşünüyorsunuz? Lokman Ayva’nın geçtiğimiz dönemlerde mecliste olması ne kadar sakat haklarının gündeme gelmesini sağladı? Ne kadar kendisinin sakat olması siyasi yaklaşımından bağımsız olarak sakatlara yarar sağladı? Yoksa Lokman Ayva herhangi bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilinden farksız mıydı? Aynı soruyu tabii ki bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili olan Şafak Pavey için de sorabilir ve yanıtlayabiliriz. Kendisini sakat olarak kabul eden bir sakatın mecliste olması neyi değiştirir? Siz sakat bir milletvekilinden neler beklersiniz?
Siz bugün seçim olsa kendi bölgenizden kendi siyasi görüşünüze çok da uygun düşmeyen bir sakat aday gösterilse ona oy vermeyi düşünür müsünüz? Hangi şartlarda ona oy vermeyi düşünürsünüz? Yoksa sizin oy vereceğiniz bir siyasi parti sakat aday göstermese dahi ona oy vermeyi mi tercih edersiniz?
Son olarak son yıllarda seçimlerde hem Adalet ve Kalkınma Partisine hem de Cumhuriyet Halk Partisine çok sayıda sakat bireyin milletvekilliği seçimi için adaylık başvurusu yaptığını biliyoruz. Tabii ki bu bireylerin büyük çoğunluğu yine tartışabileceğimiz bir çok nedenden ama büyük oranda da adayların genel başkanlar tarafından doğrudan belirlenmesi nedeniyle partilerin aday listelerine giremediler. Ama yine de, siz sakatların parti siyasetine dahil olma isteği ve milletvekilliğine aday olmaya artan talep hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hamiş: Bir günlük gecikmem için tüm forumdan özür dilerim. Sevgiler.